onarıcı

2019 tarihinde Kültürhane’de katıldığım panelde yaptığım sunumun adını, “Onarıcı bir faaliyet olarak yaşamak” koymuştum. Yaptıklarımı böyle adlandırmak isabetli görünmüştü. Panelin diğer katılımcılarından biri olan Güneşin Aydemir’in övgüyle alıntıladığı bir örnek ve isim dikkatimi çekmişti; Aldo Leopold. Bir onarıcı olarak bahsediyordu Leopold’tan, sonradan öğrenecektim ki böyle de anılıyormuş. Okumam gerektiğini hatta doğa yazını konusundaki eksiklerimi gidermek için bir liste yapmayı düşündüm. İmdadıma Leopold’un Bir Kum Yöresi Almanağı’nı da çeviren Ufuk Özdağ yetişti. Alıç Ağacının Gölgesinde Anadolu Bozkırları kitabında yer alan yazısı böyle bir kaynakça sunuyordu. Kara kış yeni yeni kendini göstermeye başlamış ben de gözümü okunacak kitaplara dikmiştim ki bir okuyucu, Aldo Leopold’u her eline aldığında Yazıyaban’ın aklına geldiğini yazmış. Utanarak kabul ettim bu iltifatı. Yer yer yazdıklarımı doğa yazını içine dahil edilebilecek başka yazarlara da benzetenler oldu. Utancım bu yazarlardan ya habersiz olmaktan ya da yazdıklarını yeterince bilmemekten.

Belki de züğürt tesellisidir ama şu sebeble kendimi şanslı da hissetmiyor değilim; Melih Cevdet Anday der ya; “Okumaya başlamadan önce, çiçeklere su vermek lazımdır” Benim sevgim de, ilgim de böyle yol aldı. Elbette doğa yazını denince okuduklarım hatta ekleyeceklerim de vardı. Yani eksik yok da buluşan damarlar, kollar, yollar var. Bir nehrin kollarının farklı coğrafyaları katedip buluşması gibi. Umulmadık yerlerden geçip yine de aynı nehire dökülüyoruz. Italo Calvino’nun “Marcovaldo ya da kentte mevsimler” kitabı doğa yazınına dahil edilmez örneğin, ama bence pırıl pırıl bir cevher es geçilmiş olur. Çünkü insanla ve inşaa ettikleriyle çevrili birine bir yaprağın basit güzelliğini anlatmak zordur ama Calvino otobüs durağında çıkan beklenmedik mantarları, ancak tabelanın ışığının yokluğunda görünebilen ayı, ısınmak için kesilen reklam panolarını anlatır. Durak ormana, reklam panoları ağaca, ışıklı tabelalar ise lanete dönüşür bir anda. Kaç kişi Katip Bartleby’i doğa yazını içinde sayar ki?

Oysa bir iş yerinin düzenlenişi ve işin icra edilişindeki Bartleby’i çileden çıkaran kasvet pekala ve en yakından doğayla ilgilidir. Çöp üzerine düşünen herkes Latife Tekin’in Berci Kristin Çöp Masalları’nı okumamalı mı? Hayatına çöpün yön verdiği insanları tanımadan plastik ne demek anlaşılır mı ki? Arunhati Roy’un Çekirgeleri Dinlemek kitabı olmadan, haaa çekirge? Veya bir ihtimal de dünyayı yeniden keşfediyor olduğumdur, çünkü dünya çok güzel bir gezegen ve neyse ki Kolombgiller’den değilim.

Kitabın sayfalarını yavaş yavaş çeviriyorum. Önsözler dağını yeni aştım. 1948’de yazdığı önsözde şöyle demiş Leopold; “(…) bir rüzgar çiçeği bulabilme fırsatını da ifade özgürlüğü kadar geri alınamaz bir hak olarak görüyoruz.” Hava buz gibi. Soğukla aram kötü ama hemen ısınıveriyorum. Üstelik ifade özgürlüğümüzü geri almalarına daha doğrusu bu ülkede dikkate değer bir ifade özgürlüğü hakkından hiçbir zaman bahsedemeyecek olmamıza rağmen. Türkçe’ye şöyle çeviriyorum cümleyi; “bir dağ lalesi bulabilme fırsatını da yaşama hakkı kadar geri alınamaz bir hak olarak görüyoruz.” Bizim haklar skalamız daha mütevazı ne de olsa.

Not: Leopold’un rüzgar çiçeği dediği bir tür Anemone. Türkçe adıyla Dağ lalesi. Bahsettiği tür Türkiye’de yetişmiyor -Anemone patens- Ama başka türler var. İyi ki var, dağ lalesi de, Leopold da.

Yukarıya kaydır