kekikler karıştı

Bir çöplüğün bahçeye dönüşmesi videosunda adı geçen hallil ibrahim zahterini anlatmalıyım. Çünkü bir hata yaptım. Gösterdiğim bitki yayla kekiğiydi. Yayla kekiği büyüyünce beyaz çiçekler açarken halil ibrahim zahteri leylak rengi çiçekler açacak. Çiçeklenmeden önce birbirlerine çok benzedikleri için ayaküstü konuşurken ayırmak zor oluyor. Yaşadığımız coğrafya o kadar fazla kekik türüne ev sahipliği yapıyor ki kekik deyip geçmek de olmaz.

Çocukluğum bu bitkilerle iç içe geçseydi her birini adıyla, kullanımlarıyla ayırabilme yeteneği edinseydim adlarını karıştırmazdım. Annem senelerdir şehirde yaşamasına rağmen, bildiği bitkilerin adlarını saymaya başladı mı ona yetişemiyorum. Ne görüntüler, sesler, kokular eşlik ediyordur her bir isme;

Gölgelerde bir gelincik.
Esen rüzgâr üzerine düşen gölgeyi sallıyor.
Kuşla dolu zeytinlik.
Yeşil bir yılan incirin dalına sarılmış tıslıyor.
Güneş gözlerimi kamaştırıyor
henüz yapraklanmamış narın altında.

Kitabi bilginin yaşar hale gelmesi için ise bitkinin sesinde, kokusunda, gölgesinde epeyi bir mesai yapmak gerekiyor. Bunu yapmadan ne adını, ne cismini teslim etmiyor size. Bu yüzden bir bitkinin türünü bilmek kof bir dedektiflik hevesi dışında ilgimi çekmiyor. Asıl heyecanlandıran ektiğim tohumun yüzünü göstermesi.

Hallil ibrahim zahteri; kara kekik, nuzla kekiği, oğul kekiği, tarhana kekiği, sahil sivrisi, girit sateri adlarıyla da biliniyor. Oğul otu (Melisa) gibi o da oğul arıyı kovana çekmek için kullanılan bitkilerden biri olsa gerek, bu yüzden oğul kekiği denmiş olmalı. Yerel adları sayesinde tarhanaya da konulduğunu öğreniyoruz. Bir kaynakta nuzla adının çok farklı kullanımlara işaret edebileceğine dair bilgiler buluyorum; https://nedir.ileilgili.org/nuzla… En yakın ihtimal nezle/nuzla gibi görünüyor. Yaprakların tıbbi kullanımlarından biri de, balgam söktürmek ve bronş tıkanıklarını gidermek ne de olsa.

Evimize gelen yolun başında yaşayan küçük bir topluluk yol genişletme çalışmaları sırasında ölmüştü. Neyse ki yolun karşısına tohum göndermeyi becerebilmişler. Birkaç fideyi de bahçeye taşıdım. Tohumlarını topladım. Hem saçarak hem özenle ektim, tadına baktım, başına konan kelebeği, arıyı izledim, ilk yapraklarını gördüm. Bundan önce anlattığım her şey acemi bir karşılaşma telaşının sözcükleriyken, artık bahçenin yerlisi, halil ibrahim zahteri (Satureja thymbra). -Tür adı olan thymbra Antik Yunanca “kuvvet” anlamına geliyor. Cins adına zahter bahsinde değinmiştim.-

Tohumdan yetiştirmek çok kolay. Serptiğiniz tohumların bile bir kısmı çimleniyor. Küçük tohumlarını ince bir kapak örtüsüyle şubat başında veya sonbahar aylarında ekerseniz mutlaka karşılaşırsınız. Tıpkı zahter de olduğu gibi ekimden sonraki 5-6 yıl içinde verimi düşeceği için hep yeniden ekilmesi, yenilenmesi gereken bitkilerden. Doğadan toplamalarda da tohum dökmesine fırsat vermeden toplandığı için toplulukları zarar görmüş, tüm diğer tıbbi-ıtri bitkilerle aynı kaderi paylaşıyor. Oysa İsrail’de toplamak suçmuş.

Bitkinin çiçekli dalları ve yaprakları kurutularak veya taze olarak kullanılıyor. Ancak bahçedeki en yaşlı ve yaşadıkça bu unvanı alan bitkilere tohumlarını saçmaları için hiç dokunmuyorum. Diğerlerinden de baharat olarak kullanmak üzere yarım litrelik bir kavanoza sığacak kadar deriyorum. Bunun için bahçede 2 halil ibrahim zahteri olsa yeter. Ancak aşırı sulama hatta yağış bile bitkiye zarar veriyor. Ki zaten kekikler en güzel kokularını ve iyileştiriciliklerini doğal ortam ve koşullarına benzer şekillerde yetiştirdiklerinde sergiliyorlar.

İhtiyaçtan fazlasını toplamaya gerek olmadığını öğrenecek kadar piştim. Çok az insan için bir değeri var bu bitkilerin, çok daha az insan kullanımları üzerine kafa yoruyor. Gelin toplayın demek, hediye etmek bazen sadece kayıtsızlığın sağlamasını yapmama yarıyor. Demek ki bu bitkilere ayırabilecekleri zamanı ancak parayla satın alabiliyorlar.

Diğer satureja türlerinden ayırt edebilmek için çiçeklerini gözlemek neredeyse elzem. Çiçek kümeleri 2-7 tane, yoğun çiçekli, çiçek rengi leylak, mor. Çiçeğin çanak yapraklarını gizleyecek denli belirgin yaprakçıklara sahip, mızrak şeklinde dişleri olan çanak yapraklar az çok çiçek tüpü uzunluğunda.

Çok dallı, dik, 20-40 cm boyunda bir çalı. Akdeniz bölgesiyle birlikte Güney Ege’de yetişiyor. Terra rosa veya kireçli toprakları, kayaları, taşları seviyor. Makilerin tahrip edildiği alanların bitki örtüsü friganalarda da yaşıyor. Dolayısıyla karşımızda kuraklıkla ve açlıkla sınanmış bir bitki var. Bu tarz topraklarda yetişen bitkiler daha az yapraklı ve sert oluyor. – En son fotoğraf bahçede tohumdan ekilmiş bir bitkiyi gösterirken, ana fotoğraf kireç taşları arasında kendiliğinden biten bir bitkiyi gösteriyor.-

Başında bir kelebek. Minik sev beni kelebeği. Ekmek elden, su gölden kelebeğe.

Yukarıya kaydır