Dağ pancarının salındığı dağ

Bu yörede “ekşi kulak” adının verilmesi ve benzerliğiyle birlikte, yapraklarının yenilmesi yüzünden labada (Rumex sp.) sanmıştım. Ta ki çiçeklerini hatta bundan da pek bir şey anlamadım ya, tohumlarını görene kadar. Oysa bir pancar türüne (Beta sp.), büyük bir olasılıkla dağ pancarına bakıyormuşum (Beta lomatogona). İki sebeple emin olamıyorum; birincisi “Bizim Bitkiler” sitesi veritabanında dağ pancarının Doğu Akdeniz’de yayılışı görünmüyor (harita güncel olmayabiliyor), ikincisi yabani ve kültür formları arasındaki gen akışından kaynaklanan sürekli varyasyon gösteren bir tür olduğu ve revizyon beklediği söyleniyor. Bunun için de Resimli Türkiye Florası’nın diğer ciltlerinin yayınlanmasını bekleyeceğiz. Belki de kır pazısı (Beta trigyna). Bir pancar türü olduğu kesin ama. Yaprak, çiçek ve meyve yapısından tanıyoruz onu. Meyvedeyken tabanda kalınlaşan ve sertleşen çiçek örtüsü ve bileşik meyveler, Horozibiğigiller üyeleri arasından pancarları ayırt edebilmemizi sağlıyor.

Dağ pancarı 800-1300 rakımları arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun batısı, İç Anadolu, Batı Akdeniz ve Güney Marmara’da yaşıyor. Geleneksel olarak kimi yörelerde yaprakları çiğ veya pişirilerek yeniliyor. Kabızlık ve şeker tedavisinde kullanılıyor. Alapancar, göverek, kızılca, yabani pancar ulaşabildiğim diğer yerel adları.

Azıcık meyve geçmişti elime ve fotoğraflayıp bir yere gömmüştüm, sonra unuttum orayı. Eğer baharda bahçede gezinirken ilk yapraklarını görürsem hatırlayacak, daha önce bu civarda görülmemiş bir ilk yaprağın belirivermesinin yaratacağı tantanaya dalacağım. Toprak, insanlar, kelebekler, karıncalar, arılar, türlü çeşit mahlukat için karın doyuracak azık, konacak bir dal, göğerecek bir düş daha.

Düşünsenize içinden dünyayı değiştiren bitkiler çıkaran bir cinsten bahsediyoruz, bu tepeyi mi değiştirmeyecek? Şeker pancarı gibi. Mütevazı pazı, şeker pancarı kadar iddialı olmasa da kiminin dünyasına ne acayiplikler ekmiştir kim bilir. Hepsi bir yabani pancarı elimize alıp evirip çevirmemiz, yaprakları ve kökü için tohumlarını seçip durmamız ve bahçemize ekmemiz sayesinde oldu. Önce birçok kültür bitkisinde olduğu gibi yabani türleri hem besin olarak hem de tıbbi amaçlarla kullanıyorduk. M.Ö. 2000 yılında Akdeniz’de, deniz kıyılarında yetişen yabancı bir pancar türünü [Kıyı pancarı (Beta maritima, Sinonim: Beta vulgaris subsp. maritima)] ıslah edebileceğimize kanaat ettik. Bu başarılı bir ıslah örneğiydi ve kıyı pancarının, şeker pancarının ıslah çalışmalarında sürekli kapısı çalınan bir bitki olmasını sağladı.

Tabii daha şeker pancarından şeker üretilmesine de, dünyanın değişmesine de zaman vardı. Çünkü şeker, sadece tropikal ve subtropikal bölgelerde yetiştirilebilen şeker kamışından elde ediliyor, az bulunduğu ve pahalı olduğu için genellikle zengin sofralarına konuk oluyordu. 1700’lerin ortalarında, Alman kimyager Andreas Margraff beyaz ve kırmızı pancardan şeker kamışındaki gibi şeker elde edilebileceğini keşfetmişti ama henüz uygun ekstraksiyon yöntemleri gelişmemişti veya bu yöntemlerin geliştirilmesi için zorlayıcı bir sebep ortaya çıkmamıştı. Margraff’ın öğrencilerinden Franz Karl Achard, daha yüksek şeker içeren pancar seçilimleri yaparak ve şeker işleme yöntemlerini geliştirerek Prusya kralından himaye gördü. İlk şeker fabrikasını açınca, “şeker pancarı endüstrisinin babası” olarak kabul edildi.

Şeker piyasasının kontrolü için rekabet eden devletler, örneğin Fransa bu gelişmelerden sonra pancara bolca yatırım yaptı. Napolyon Savaşları sırasında İngiliz ablukasının yaşanması veya Haiti Devrimi nedeniyle şeker kamışından üretilen şekerin temin edilmesinde sorunlar yaşandığında gözler ılıman bölgelerde de yetiştirilebilen şeker pancarına çevrilmişti bile.

Adıyaman’ın verdiği bilgilere göre; şeker pancarı tohumu ülkemize ilk defa 1907 yılında Uşak Şeker Fabrikasının kurucusu Nuri Şeker tarafından çok az miktarda, Viyana’dan getirildi. Osmanlı’nın son dönemlerinde açılan ilk ziraat okullarında; 1915 yılında Bursa ve 1919 yılında Halkalı Ziraat Okullarında deneme amaçlı şeker pancarı ekimleri yapıldı ama kurulan ilk şeker fabrikalarının tohum ihtiyaçları Avrupa’dan karşılanmaya devam edildi. Cumhuriyetin ilk yıllarında tohum üretiminde ıslah istasyonları görev almış olsa da bu çalışmalardan anlamlı sonuçlar elde edilememiş, şeker pancarı tohumluğu üretimi için 1955 yılında bir kararname yayınlanmış ve akabinde Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. ve Almanya merkezli Kleinwanzleber Saatzucht vorm. Rabbethge U. Giesecke A.G. ortaklığında Tohum Islah Üretme A.Ş. kurulmuştu. Bu şirket daha sonra Pan Tohum Islah ve Üretme A.Ş. ismini alarak Türkiye’nin ilk özel tohumculuk şirketi haline gelecekti. 1

Yıllar içinde ithal edilen şeker miktarı neredeyse sıfır noktasına kadar gerilerken Türkiye şeker ihracatı yapan ülkelerden biri haline geldi. Kuru Ziraat Deneme istasyonu (Dry Farming)yöneticisi Ali Numan Kıraç, “Eskişehir Şeker Fabrikası’nın açıldığı ilk yıl seksen bin ton pancar alımı yapılmasıyla önemli bir servetin çiftçilerin hesabına aktarıldığını belirtir.” Ersöz; “Kırsal kesimi daha pazar odaklı hale getiren, onu modern tarımsal üretim yöntemleriyle tanıştıran yeni ve daha istikrarlı bir ekonomik düzenin köylünün hayatına girmesi pancar sayesinde gerçekleşti.” der. 2 Kimine göre sorulması bile abes ama ufak bir sorucuğun ne zararı olabilir ki; bir armağan mı, lanet miydi bu acaba? O gün kaderi şeker pancarına bağlanan çiftçinin, bugün şeker ve pancar üretiminin kotaya bağlanması ve özelleştirmelerle birlikte bağına, refahına, pazarına ne oldu? Günü kurtardılar, belki biraz da gönendiler doğru, şimdiyse bunca zamandır biriktirdikleri görgülerine artık ihtiyaç kalmadığı ilan edildi. Hiç az değil yaklaşık 112 senedir şeker pancarı etrafında kurulan hayatların ayaklarının altından çekiliveriyor şeker halısı.

Bu arada dağ pancarı, dağında salınmaya devam etmektedir. Şeker pancarı tarımında %80’lere varan düşüşe neden olan Rhizomania hastalığı pancar ekim alanlarına musallat olurken. Daha 39 yıl öncesine kadar bu hastalık görülmemektedir oysa. Ne yazık ki Rhizomania hastalığı* dahil olmak üzere, hastalık ve zararlılara, stres faktörlerine dayanıklı yerli şeker pancarı hat ve çeşitleri de üretilmemiştir.3 2022 tarihli bir haberde ilk tescil aşamasını geçen iki yerli şeker pancarı tohumu geliştirildiği bilgisi veriliyor. Lakin 2023 yılında yapılacak ikinci ekimin ardından tescil sürecinin tamamlanacağının söylenmesi pek manidar görünüyor. 4

Sürekli olarak yüksek verim ve kalite hedefiyle yürütülen ıslah çalışmaları pancarın içini oyar. Hibrit tohumlar pancara direnç veren özellikleri (genleri) saf dışı bırakır. İliklerinde gezinen tüm yabanilik, kesif bir başarı hikayesine dönüşür; gösterişli, daha şekerli, bir cetvelle çizilmiş kadar düzgün olan pancara. 2014 tarihli bir çalışmanın aktardığı bilgilere göre son 200 yılda, günümüz pancarı çeşitlerinde şeker oranı %8’den %18’e çıktı.5 Hatta üretim alanlarında şeker pancarıyla kıyı pancarı arasında gen akışı düşük olsa da, akışın kıyı pancarında genetik çeşitliliği azaltabileceği söyleniyor.6 Aynı durum diğer kültür bitkileri için de geçerli elbette. Tarımsal üretim yabani toplulukların yapısını da değiştiriyor, çeşitliliğini baskılıyor.

Tam da bu yüzden yabani akrabalar çok önemlidir. Kültür bitkilerine bir tutam yaban aşısı gerekli olduğu, hep gerekeceği için. Tan, Beta türlerinin, ulusal koleksiyonlardan en sık talep edilen türlerden olduğunu bildiriyor.7 Örneğin dağ pancarı şeker pancarında görülebilen yaprak lekesine dayanıklılık gösteriyor. Bu yüzden de dağ pancarının salındığı dağ, kıyı pancarının güneşlendiği kıyı önemlidir. Hani geçtim tiril tiril güzelliklerini her sabah acıkan şu karın nasıl doyar, dağı, kıyısı, denizi olmadan?

Kaynaklar

1 TÜRKİYE’DE DÜNDEN BUGÜNE ŞEKER PANCARI TOHUMCULUĞU, Dr. Muzaffer Adıyaman, https://www.turktob.org.tr/dergi/makaleler/dergi21/30-32.pdf
2 CUMHURİYETİN İLK KIRK YILINDA TÜRKİYE’DE TOHUM ISLAH ARAŞTIRMALARI: ESKİŞEHİR SAZOVA TOHUM ISLAH İSTASYONU ÖRNEĞİ, BARIŞCAN ERSÖZ, 2020, http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/ET002670.pdf
3 YABANİ ŞEKER PANCARI TÜRLERİNDE RHİZOMANİA’YA DAYANIKLI GENOTİPLERİN BELİRLENMESİ, Filiz Mutaf, 2015, https://dspace.ankara.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.12575/83093/414091.pdf?sequence=1
4 Yerli şeker pancarı tohumunda hedef ihracat, Şaduman Unutmaz, Mehmet Serkan Şafak, 2022, Milliyet, https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/yerli-seker-pancari-tohumunda-hedef-ihracat-6832143
5 The genome of the recently domesticated crop plant sugar beet (Beta vulgaris), Juliane C. Dohm ve arkadaşları, 2014, https://www.nature.com/articles/nature12817
6 Beta maritima. The origin of beets, Thomas Schmidt, 2014 https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4030825/
7 TÜRKİYE BİTKİ GENETİK KAYNAKLARI VE MUHAFAZASI, Ayfer Tan, 2010, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/19911

*Rhizomania hastalığı virüsün yol açtığı bir hastalık. Köklerde aşırı kılcal kök oluşumundan dolayı hastalığa kök azmanlığı anlamına gelen ‘Rhizomania’ adı verilmiştir. Virüs toprak mantarı Polymyxa betae aracılığıyla şeker pancarı köklerine bulaşıyor. Öte yandan Türkiye’deki şeker pancarı ekim alanlarında diğer ülkelerde yaygın bir şekilde görülen kimi pancar hastalıklarına rastlanmıyor. Bunun sebebinin pancarın kireç oranı yüksek topraklara ekilmesi olduğu söyleniyor.

Yukarıya kaydır