ardıç kuşu olaydım

Ardıç kuşları ile ardıç ağacının ilişkisi mucizevi değil. Ardıç kuşu, domatesin, karpuzun güzelini seçer gibi ardıç ağacının en sağlıklı en güzel meyvelerini seçip mideye indiriyor. Sağlıklı meyvenin tohumu da sağlıklı olduğu için yiyip sıçtığı tohumlar ağaç olmaya meylediyor. Ama insan belki bu son 50 seneye kadar ardıç ağacı nüfusunun azalmasıyla bu kadar yüzleşmek zorunda kalmadığı, yabanda kendi biten bir ağaç olduğu için kültür bitkilerinde olduğu gibi zararlısına, üzerine boca edeceği zehire kafa yormamış, ardıcın. Hangi tohum daha sağlıklı ardıç kuşları gibi bilemiyor bunu. Dolayısıyla mucizevi olmayan, doğada o veya bu canlı arasında alelade olan bir ilişki birden mucize kabilinden bir ilişkiye dönüşüyor, özelleşiyor. Ve karmaşıklaştırılan ilişkilerin üzerinde yanan uyarı ışığı diğer “sıradan” ilişkilerin önemini, anlamını azaltan bir etki yapıyor. Ardıç kuşları eksik olmasın sitemim varlıklarına değil, bizim aklımızın işleyişine.

İnsan, zehirine kafa yormamış dedim ama aslında yormuş da. Başka başka ağaçlar üzerinde kullandığı zehirleri deneyerek ardıçtan daha sağlıklı tohumlar elde etmeye çalışmış ama bu yöntemler “çimlenme yüzdeleri” üzerinde etkili olamamış şimdilik.

Yusuf Yavuz’un 2014 tarihli bir haberinde, Orman Yüksek Mühendisi Hazin Cemal Gültekin’in, Isparta Eğirdir’deki Orman Fidanlığında başlattığı projeyle, ardıç tohumlarını çimlendirmeyi başardığını okuyoruz. Haberde verilen tarif şöyle; “Ardıç fidanı üretimi konusunda sorularımızı yanıtlayan Orman Mühendisi Nazlı Özgü, çalışmalar hakkında bilgiler verdi. Orman köylerinde yaşayan köylülere toplatılan ardıç kozalaklarının önce kurutulduğunu ardından da kırma makinesinden geçirildiğini anlatan Özgü, bu işlemin ardıç kuşunun taşlığındakiyle benzer olduğunu ve bu yolla kozalağın dışındaki etli kısmın ayrıldığının altını çizerek şu bilgileri verdi: “daha sonra patoz makinesinden geçirerek tohumları ayırıyor, ardından havuzlarda yıkıyoruz. Yıkama sırasında içi boş olan tohumlar havuzun yüzeyine çıkıyor. İçi dolu olan tohumlar da suyun içinde kalıyor. Doluluk oranlarını tespit ettikten sonra tohumları üç gün tuzlu ve küllü suda bekletiyoruz. Küllü su, tohumun çimlenmesini engelleyen reçine tabakasını temizliyor. Bildiğimiz meşe külü bu. Sitrik asit kuşun midesindeki öz sıvısında bulunan bir asit türü. Biz sitrik asit işlemini de limonlu su ya da sirkeyle yapıyoruz. Buradaki işlemler bittikten sonra tohumları yıkayıp temizleyerek kurutuyoruz, ardından da soğuk hava deposuna götürüyoruz.”

Ardıç tohumu nasıl çimlendirilir?
Burada topladığım iki ardıç türünün, Juniperus drupaea (Andız) ve Juniperus oxycedrus ssp. oxycedrus (Katran ardıcı) tohumlarını bir bıçak yardımıyla çıkarmak mümkün. Bu çok reçineli bir işlem elbette. Özellikle fazla miktarda tohum çıkaracaksınız ellerinizin yapış yapış olmaması için bir eldiven giymekte fayda var. Sonra bu tohumları derin bir kapta yıkayarak dibe çökenleri toplayıp önce 3 gün küllü suda sonra 3 gün sirkeli suda bekleterek ekebiliriz. Bu yıl benim de ilk yılım olacak Ardıç ekmekte. Okuduklarımdan sezgisel bir tarif çıkarabildim ancak. Tohum üzerine uyguladığımız diğer kolaylaştırıcı işlemlerin (ısıya tabi tutma, kazıma, katlama gibi) çimlenme üzerinde etkisinin olmadığını iddia eden araştırmaları okuyunca elimde sadece yukarıdaki haberin başlayıp bitiremediği bir tarifçik kaldı.

Andız Pekmezi
Hani diyorum hazır andızın bu güzel mavi meyvelerini -çokça kısmını kuşlara bırakarak- toplamışken bir de andız pekmezi yapsak mı? Toplanan andız meyveleri ilk önce kırılıyor. Kırılan meyveler 4 gün suda bekletiliyor. Üzerlerine bir miktar elenmiş meşe külü dökülerek karıştırılıyor. Daha sonra bu su süzülerek pekmez kaynatılacak geniş kazanlara alınıyor ve kıvama gelinceye kadar kaynatılıyor. Kısık ateşte yaklaşık 12 saat kaynatılan 100 kilo andız suyundan 10 kilo pekmez elde ediliyormuş. Tarif dağımızın yarı-göçer yorüklerinden Nigar Abla’dan. Acaba diyorum andız pekmezi yapmanın da bir ardıç türünün çoğalmasına etkisi olmuş olabilir mi? Bence mümkün. Su süzüldükten sonra geri kalan posa toprağa dökülüyor ya gerisin geriye, ne güzel çimlenir o tohumlar.

Ardıç kuşları
Ardıç kuşları Turdidae familyasına bağlı kuşlardır. Boğmaklı ardıç (Turdus torquatus ), Karagerdanlı ardıç (Turdus atrogularis), Kızıl ardıç (Turdus iliacus), Öter ardıç (Turdus philomelos), Tarla ardıcı (Turdus pilaris), Ökse ardıcı (Turdus viscivorus) gibi tür adları altında tanımlanmışlar. Bir çok yaban yemişini ve solucanları, kurtları yiyerek besleniyorlar. Tek besini ardıç olan bir kuştan bahsetmiyoruz yani. Mesela kızıl ardıcın en sevdiği besinler şunlarmış; barut ağacı, elma, kuş kirazı, yaban elması, yaban gülü, kızılcık, kartopu çiçeği, alıç meyvesi, orman sarmaşığı, üvez, dağ elması, muşmula, siyah mürver. Ne tesadüf tam da bunları ekmek istiyorum her yere. Ardıç kuşlarının sevdiği yiyecekler ekersek etrafımızda mutlaka ardıçlar da büyür. Ben bir ardıç kuşugiller üyesi olsaydım sevdiğim yaban yemişlerinin hepsini görmek isterdim ve bilirdim ki, -sadece balık bilmez kuşlar da bilir- ardıç deli gibi bağlı meşeye, ahlata, sandala, alıca, üveze, muşmulaya.

Yaşadığımız toprak parçası üzerinde de iki ardıç büyüyor. Kuşların bokları pek isabetli yerlere düşmediği için ne yazık ki büyümekte biraz zorlanıyorlar, ekmeklerini taştan çıkartarak. Yine de ardıçla çokça halleştik. Doğu Akdeniz bölgesinin yaylalarında evlerin salmaları “Katran” ardıcından yapılırmış eskiden. Yaşadığımız evin çatısı yıkıldığı için çürümeye başlamış salmalarını sökünce bir yıl ardıç yaktık, sobamızda. Öyle bir kokuydu ki işi gücü bıraktıran, hayallere daldıran cinsten. Haliyle şifayı kapınca yola vuruyorum kendimi. Belli bir yükseklikten sonra ardıç türlerinden başkasını görmek zor buralarda. Dallarına dilek eşarbı bağlanan, adak adanan koca boz ardıçlara (Juniperus excelsa ) bırakılmış tepelere yolum düşünce ardıç kuşları kadar seviniyorum.

Yazı görseli: Juniperus excelsa (Boz ardıç)

Kaynaklar
https://odatv.com/turk-muhendislerinden-devrim-gibi-bulus-2907141200.html
http://www.trakus.org


Orman Yüksek Mühendisi Hazin Cemal Gültekin’le ilgili haberleri tarayarak Ardıç tohumu çimlendirme ile ilgili daha kapsamlı bir bilgiye ulaştım;

“Her yıl Kasım–Şubat ayları arasında orman köylülerine yöreden toplatılan ardıç kozalakları kurutularak; Mayıs ayının ortalarından itibaren tohumun kozalaktan ayrılması için sırasıyla değirmen olarak tabir edilen makinadan ve patoz makinasından geçirilerek elde edilen tohumlar, yüzdürme havuzunda yüzdürülerek boş ve dolu tohumlar ayrılmaktadır.  Daha sonra dolu tohumlar tohum yüzdürme havuzunun dibinde işçi gücü ile süzdürülerek havuzlardan alınmakta ve elekten geçirilmektedir.

Tohumların çimlenme engelinin ortadan kaldırılması için, %5-10’luk küllü suda 3 gün bekletilerek her gün suyu değiştirilerek karıştırılmakta ve daha sonra tohumlar eleklerde yıkanıp 1-2 saat güneş görmesi sağlanarak, %5-10 luk limon tuzu – su karışımında 1 gün bekletilip, tohum yüzdürme havuzunda tekrar yıkanmaktadır.

Çimlenme engeli giderilen tohumlar soğuk hava deposuna alınarak; Eylül ayının ilk haftası toprakla buluşturulması sağlanmaktadır.”

Kaynak; https://www.ogm.gov.tr/SitePages/OGM/OGMHaberler.aspx?l=d48f9a06-6f97-48b9-9ba4-7b9dfae5e8dd&i=17040

Yukarıya kaydır