yabani adaçayı

Dört mevsim yeşil. Hava ılır ılımaz da çiçeklerini açıyor yabani adaçayı (Salvia verbenaca). Yiyecekleri tatlandırmak amacıyla, çay yapmak için, çiçekleri salatalarda kullanılıyor. Yaban hayatını çekmek için bahçeye ekilmesi gereken bitkilerden. Bahçede yoksa temmuz-ekimde toplanan tohumlar sonbaharda veya erken baharda ekilebilir.

Sicilya geleneksel tıbbında yaprakları böbrek taşını düşürmek için kullanılıyormuş. Bir araştırmada da S. verbenaca’nın uçucu yağının güçlü antibakteriyel, antioksidan, antifungal, antienflamatuar aktivitelere ve periferik analjezik özelliklere sahip olduğu gösterilmiş.

Fas geleneksel tıbbında safra artırıcı, antiseptik, idrar söktürücü ve büzücü olarak yaygın şekilde kullanıldığı belirtiliyor. Türkiye’de geleneksel bir kullanımı varsa da bu bilgiye ulaşamadım ama neredeyse toprağında yetiştiği tüm toplumlarının şifalarını paylaştığı bir ot, yabani adaçayı.


Yabani adaçayı ile ilgili anlatacak bir şey bulamamışım. Tuttuğum notlardan belli. Yazıyı bile isteye uzatmaya çalışmış, bu geçiştirmeye direnmiş ama çaresiz kalınca son noktayı koymuşum. İlk zamanlar biraz da mecburen şifasından başlamışım anlatmaya. Bitkinin bir faydası var mı? sorusu hala bir bitkiyle ilgilenmek için temel motivasyon. Dünya iyiliğimize koşulmuş bir at sanki. Bu mecburiyet hissini üzerimden atmam çok zamanımı aldı.

Bir sürü bitki hakkında aynı çaresizliği hissediyorum. Önüme bitkiyle ilgili faydası dışında aktarabileceğim bir şey çıksa, başına bir kelebek konsa da ondan bahsetsem, ektiğim tohumlar çıksa da ilk yapraklarını gösterebilsem çocuklar gibi seviniyorum. Doğal ortamı, ekolojisi ilgili bilgiler mesela. Bunlar bitki bir sebeple rüştünü ispat edemediyse en az çalışılan şeyler oluyor genelde. Hele de sadece belli coğrafyalarda yaşıyorlarsa, eyvah. Bundan yara bandı olur mu, o önemli. Zaten akademi de olup da bu konular dışında bir araştırma, çalışma yapsanız alabileceğiniz destekler de azalıyordur. Bir çeşit mecburi istikamet; yara bandı. Bu yarayı hangi bant kapatabilir?

Öte yandan yayılıcı bitkilerle ilgili CABI’den nasıl bilgilere ulaşabildiğimize bir bakın. Örneğin Akdeniz ve Ege’de yaşayan ekin efeleği (Emex spinosa) hakkında. Sadece kurulu sistemlerimize zarar verdiğini düşündüğümüz veya bir şekilde işimize yarayan bitkiler için bu kadar ayrıntılı kayıtlar tutuyoruz. Her bitki bunu hakkediyor.

Bu yayılıcı kütüphanesine yabani adaçayı da dahil edilmiş. Ama hakkında verilen bilgiler daha az. Belki buğdaya yanaşmadığı içindir. Ekin efeleği temel besinimiz olan buğdaya komşu olmayı tercih etmiş. Yayılıcı bitkiler rahatsız edilmiş alanlarda boy gösteriyor. Veya belki toprağın rahatsız edilmesi bitkinin yayılıcı karakterini ortaya çıkarıyor. Kuyruğuna basılan kedinin ısırması gibi. Ağır makinalarla sürekli işlenen topraklara tarla değil de rahatsız toprak demeliyiz belki de. Bu ne yaptığımıza dair daha berrak bir anlayış oluşmasına sebep olabilir.

İşte yabani adaçayı bu otların içinde yetişen az gördüğüm bir ottu. Çoğaldı. Ve dönüp tekrar bakıyorum ona, bu defa başka biri de adıyla sanıyla tanışabilsin diye. Yaprakçıklarına, çiçeği saran çanağına, hemen sonra tüy örtüsüne, eğer bahçede bolsa birini söküp bakabileceğimiz odunsu anacına, çevresel çiçeklerinin kaç tane olduğuna, yaprak biçimine. Örneğin bitkinin üst bölümünde başçıklı salgı tüyleri varken altta aşağıya dönük tüyleri bulunuyor. Demek ki aşağıdan gelecek tehlikeler daha az. Tanıyabilmek için birinin üzerinize mercek tutup tüylerinize baktığını düşünsenize? Neyse ki bunu sürekli yapmak gerekmiyor. Bir kere tanışıldı mı uzaktan bile seçiliyorlar. Kalabalıkta bir tanıdığınızı seçebilmek gibi.

Bitkiler evrim süreci boyunca boylarını otoburlara göre ayarlıyor. Otoburlardan kaçmanın yollarından biri de kısa bir boy ayarı olabiliyor. Bu yolu tercih etmeyen kimilerinin ise ejderha gibi salgı tüyleri var, ohh.

Adaçayı oldukça geniş bir cins. İçinde kaybolmamak için önce bölüm (seksiyon) anahtarında bitkinin hangi gruba girdiğine bakabilirim. Bölümler birçok tür barındıran cinslerin organize edilmesine yardımcı olmak kullanılan bir sınıflandırma aracı. Cins bölümlere ayrılıp ortak özellikler sergileyen bitkiler burada toplanıyor. Böylece cinsle tür arasında işleri kolaylaştıran bir ara basamak oluşturulmuş oluyor. Ferhat Celep hocamızın Salvia cinsi üzerine yaptığı revizyon çalışması bu bölümler arasındaki yapı ve biçim farklılıklarını karşılaştıran bir tablo içeriyor. Tablo bize bölümler arasında bir ayrıma gidebilmemiz için adaçaylarının hangi özelliklerine dikkat etmemiz gerektiğine dair bir fikir de sunuyor; yaprak, çanak, taç ve erkek organ. Tabloya bakarak bitkinin 6. bölüme dahil olduğuna karar veriyorum (Plethiosphace).

Bu bölümde olduğunu düşünmeme sebep olan özellikler; çanağın üst dudağının içbükey ve meyvede 2-oluklu olması. (Hemen yukarıdaki 3., 11., 12. fotoğraflar) Tabii tabloda verilen diğer özelliklere bakmayı da ihmal etmiyoruz.

6. bölümde (Section 6 Plethiosphace Benth) 5 tür yer alıyor; Salvia virgata, Salvia viscosa, Salvia adenocaulon, Salvia dichroantha, Salvia verbenaca. Şimdi bitkimizin bunlardan hangisi olduğunu bulma zamanı. Aynı çalışmada türlerin anahtarına baktığımızda bitkinin Salvia verbenaca olduğunu anlıyorum. Anahtar şöyle diyor; gövde yukarıda salgı tüylü, yapraklar pinnatifit*, hafifçe tam. Gözlemleyebildiğim özellikler bir tek bu anahtara uyuyor. Sırada bitkinin tanı anahtarına bakmak var. Buraya bakmayı ilgilisine bırakıp başka bir hikâye anlatacağım.

Aslında bitkiyi Flora’da paylaşıp türünü sorduğumda Ferhat Celep hocamız cevap vermişti ama bu cevap bana bir adaçayı türüyle diğerini nasıl ayırabileceğime dair bir beceri kazandırmadığı gibi o zaman Ferhat Celep’in Salvia türleri uzmanı olduğunu bilmediğim için cevaba güvenemedim. Benim gibi bir amatör olduğunu sanıyordum. Bildiği yanıldığına yetmeyen. Yani amatör olmanın hatta olmakta ısrar etmenin en güzel tarafı.

En azından bir adaçayı türüne ayrıntılı çalışsam diğerlerinde de nelere bakmam gerektiğini öğrenebilirdim. Öğrenebildim mi? Artık bitkinin hangi karakterlerine dikkat edeceğimi biliyorum. Gerisi adaçayına ömrümden zaman ayırmaya kalıyor. “Bir insan ömrünü neye vermeli?”

Bahçeye çıkıp içime çekiyorum yabani adaçayını. Yerel adıyla elma kekiğini. Bu isme hocalar kızıyor, kekik değil ki bu? Haklılar da, kekik dairesini karıştırmayalım, zaten yeterince karışık. Yabani adaçayı ise çeviri bir isim. Wild sage deniyor İngilizce’de. Adaçayı türleri açısından o kadar zenginiz ki belki de ona fazla isim veren olmamıştır. Daha kokulu, daha gösterişli olanı görmeye meyilli gözlerimiz var. O meyil bir değişse.

Tohumlarını ekmedim ama her yere saçtım. Bir daha da ilgilenmem gerekmedi. Bahçede onlarcası büyüyor. Sulanan alanların yakınlarında büyüdüyse misk adaçayı/paskulak gibi yapraklar çok çabuk mantar hastalıklarına yakalanıyor. Yine de açıyor çiçeklerini. En erken açan adaçayı türlerinden biri. Mart, Nisan dedin mi ayakta. Adaçaylarının alameti farikalarından biri de tohumların genellikle müsilaj içermesi. Azıcık su görünce jelimsi bir sıvı salgılıyorlar. Bu sayede düştüğü yere tırnaklarını geçiriyor olmalı. (Haziran 2022)

*Pinnatifit: Lobları yaprak ayasının yarısının ortasına kadar derin olan pinnat damarlı yaprak şekli
Pinnat: Bir orta damarı olan ve bu ana damarın her iki yanından yan damarlar çıkan damarlanma şekli

Scroll to top