Misafirlerin en güzeli, henüz okula başlamamış, heyecanını, dünyaya olan ilgisini, korkusuz ve pırıl pırıl bakışını yitirmemiş çocuklardır. Toprak kurtlarının her birini teker teker eline alıp sağına soluna baktıktan, güneşte ölmesinler diye tekrar üzerlerini örttükten sonra, onun için Amazon Ormanı sayılabilecek otlar arasında yürüyoruz. Büyüyünce o kadar gümrah bir ormandı ki diyecek, önümü göremiyordum.”Yürüyemiyorum” diyor. Ki yürüyemiyor, bizim bacaklarımızı sıyırıp geçen otlar onun için geçit vermez birer deli dumrul. Eğilip gözünden bakıyorum, devlerin dünyasına.
Kaç kişiyi böyle bir ilgiyle gelincik yaprağına bakarken ve “heyyyy” diye bağırırken görebilirim ki. “Heyyy, çok güdel”. Toplayıp havaya savuruyor, yanağına sürüyor, “sana da süreyim mi” diyor. Sevgimiz bindallı bir çiçeğe dönüşüyor, ismi olmayan, kimse görmemiş daha burada.