başıbozuk yaban

Kitap için yazıları kontrol ediyor, son hallerini vermeye çalışıyorum ama bir son yok. Tanıştığım hele de yetiştirdiğim bir bitkiyle ilgili anlatabileceklerimin, anlayabileceklerimin bir sonu olmadığına razı olmam gerekiyor. Şimdi oturup bütün bu yazımtrakları tekrar yazabilirim, yazmak isterim, hatta yazmayı gerekli gördüklerim var. “Aynı kitabı tekrar tekrar yazarım ben de” deyip gülüyorum kendime, bazen de ciddiye alıyorum bu sözü.
 
Başıbozuk bir yabanda bitkilerle geçirilmiş 7 sene… İlk gördüğümde daha çok araştırarak anlamaya çalıştığım ecibücü artık bahçede benimle birlikte yaşayan bir arkadaş. Ben ektim, o büyüdü. İlk yapraklarını gördüm, ikincisini, üçüncüsünü. Soğuktan zerre rahatsız olmadığını. Toprakla buluşan hemen her tohumunun çimlendiğini. Çimlenmeyenlerin de aynı yerde ertesi sene çimlendiğini. 2 yaşında çiçeklendiğini. Bir kere bahçeye taşınırsa kendi kendine çoğalmaya çok istekli hatta hırslı olduğunu. Yenilebilir yaprakları üzerinden alınınca yeni yaprak yapmakta da usta olduğunu. Yer değiştirmeyi sevmediğini çünkü kazık çaktığını. Dip dibe bitince istiflerini bozmadan tek bir bitkiymiş gibi davranabildiklerini.
 
Çok yıllık bir bitki ama kaç sene yaşadığını bilmiyorum. Diyelim ki 10 sene olsun. 10 seneyi geçireceğiz birlikte. İlk yaprağından tohumuna kadar görmeyi, tanımayı da aşacak hikaye. Bir birlikteliğe, birlikte sınanmaya, birlikte yaşamaya dönüşecek. Bugün hava mis gibi, sonbahar bulutları göründü, yine mi köpük böceği, şu kuş çok güzel ötüyor, ağustos böcekleri azıcık susabilir mi, sis çöktü, tilki dutuna geldi ve daha neler. O değişecek, ben değişeceğim.
 
3 seneyi birlikte geçirdik daha. Gözümün önüne ekmediğim için sevgililerini keşfedemedim daha. Bir gün tesadüfen onları da göreceğim, birlikte yaşamaya devam edersek. Bir kelebek, bir arı, bir peygamber devesi, bir örümcek. Peyderpey.
 
Yani hiç bitmeyecek ecibücü, hep başlayacak.
 
24 Şubat 2022
 
Gönül rahatlığıyla şunları diyebilirim sanırım; sıradan bir insan araştırmaların, tarihçelerin, faydası var mı yazılarının aktarıcılığına soyunmadan bitkilerle ilgili ne diyebilir, yazmaya niyet etse, konuşmak istese? İki şey öne çıkıyor;
 
1) Ecibücü bahsinde anlatmaya çalıştığım gibi bitkilerle birlikte yaşar, bir ekici olur.
2) İlişkileri görmeye, anlamaya çalışır. Tek bir bitki yok, topluluklar var. Israrla tekine bakmak isteseniz de. Savunma biçimleri, yaşayışları, aldıkları, verdikleri hep ortak motiflerle süslü. Şunlar azot bağlar, şunların nektarını uzun dilli arılar derer, şunların yapraklarına cengaver kelebeği yumurta bırakır, şunlar serpantin kayalıklar da şunlar da kireç taşı oyuklarında yaşar, şunlar ortakçıdır vb. Sonuçta anlattığım hikâye bir topluluğun hikâyesi oluyor. Her biri birlikte yaşamayı, bu coğrafyanın üzerinde yaşamayı öğrenmiş bir topluluğun gönüllü üyesi. 2 eksik 5 fazla. Uygun bir ortam bulunca hep bir araya gelmek için uğraşan arkadaşlar. Otu, böceği, hayvanı, ağacı, mantarı, taşı, kayasıyla birlikte.
 
Birbirlerine sinyal gönderiyorlarmış, iletişim kuruyorlarmış, birbirlerini koruyorlarmış vesaire vesaire. Bağrımıza basıyoruz ama biz şaşıralım diye önümüze dökülen, bakıp bakıp şaşırdığımız için yazılan tüm bu haberlerin sebebi bönlüğümüz…
 
Birlikte yaşıyorlar. Kolaymış gibi görünüyorsa insana bakalım. Bugün bir savaşın daha başladığına tanık oluyoruz.
 

Not: Sosyal medya’da bitkiyle ilgili yaptığım paylaşımda verilen bilgilere göre bitkinin Kürtçe adı “Nermedewk” imiş. Nerm: Yumuşak, Dew: Ayran, Dewk: Çiğ demekmiş. Bitkinin kullanımlarına bakınca çok anlamlı görünüyor. Ayran aşına katılması, kadifemsi, mumsu yaprakları olması ve çiğ de yenilebilmesi. Aktardığı bilgiler için Zeyyad Orhan’a çok teşekkür ederim.

Yukarıya kaydır