İnsan ekmeyi nasıl öğrenir? Buna eksikli bir yerden, ekmeyi bilenleri izleyebileceği bir yerde yaşamıyorsa önce okuyarak başlıyor. Kendi yiyeceğini ekebilmenin en garip yolu. Ama bir şehirde doğup büyüdüyseniz ve bilmeniz gerekenler arasında ekme uğraşı yoksa -ki yoktu- başka türlüsü mümkün olmuyor. Etrafımda ekip biçenler hep vardı, nenem, teyzem, dayım. Tütün dizmişliğim, bir bostandan domates, salatalık, biber toplamışlığım, çocuk ayaklarımın toprağa değmişliği, o bostanlar boyu süren bölünmemiş gökyüzünün altında koşmuşluğum vardı. Ancak daha çok nenemin elleriyle büyütüp şehre taşıdıklarını yiyerek büyüdüm. Bu nevaleleri görebilmenin, yiyebilmenin ne büyük bir hediye olduğunu takdir etmeyi bilmediğim zamanlardı. Sanki çeşmenin suyu hiç kesilmeyecekti ve nenem sıcak bir yaz günü, yaşadığımız eve çıkan o uzun yolda, sebzeler, meyveler pörsümesin ve güzel koksun diye, altını, üstünü incir yapraklarıyla örttüğü hasır sepetiyle hep görünecekti. Öyle olmadı tabii. Nenem yaşlandı, ekip biçemez oldu. Tarlalar, bahçeler satılıp şehirde hayatlar kuruldu.
Okumayla yol almak zor zor olmasına yine de ufukta görünen başka bir yol yoktu. Sonra organik tarımla, Permakültürle ve Doğal tarımla tanıştım. Organik tarım endüstriyel tarımla aynı zihniyet dünyasını paylaşıyor ancak tarım yöntemlerini daha insani kılmaya çalışıyordu. Permakültür’ün yaklaşımı farklıydı ama tasarıma dolayısıyla çok fazla kurguya dayanıyordu. Doğal Tarım ise -Le Guin sayesinde öğrendiğim çuval kuramı, kadın olarak bana nasıl dahil olabileceğim bir hikâye verdiyse- bir insan olarak dahil olabileceğim bir hikâye verdi. Hiçbirinin uzmanı değilim, başvuru kaynaklarının birçoğunu da okuyamadım. Orada burada yayınlanmış yazılar, şurada burada süren tanık olduğum birkaç tartışma, bir iki yalapşap okuyabildiğim kitap, bilgilerim bundan ibaret. Bu kavrayışları tanımlarken kullandığım sıfatlar söylenebilecekleri olsa olsa basitleştiriyordur. Ancak anlatacağım hikâye de onların hikâyesi değil.
Hem Permakültür’ün hem de Doğal Tarım’ın altını çizdiği ve işin en eğlenceli kısmı oluşturuyor yolumun taşlarını; öğrencilik. Bir hazine gibi aldığım, ısrarla verebileceğim tek ders bu. Toprağa, taşa, böceğe, rüzgâra, yağmura, güneşe, suya, ağaçlara, otlara, kuşlara öğrencilik etmek. Bence bu iki yolun rehberleri de özellikle bunu vurguluyor, kendi deneyimleri üzerinden verdikleri reçeteleri değil. Her bedenin şifası farklı olduğu gibi her toprağın da dili farklıdır. Nasıl olmasın, üzerlerinde yaşayan bitki toplulukları, hayvanları, o toprağı izleyen bulutları, yağmuru, karı, insanı farklı. Çoğu zaman x bölgesinde bir tohumu şu zamanda ekmeliyiz diyoruz ama bu yöntemin endüstriyel tarımın dayattığı bir standardizasyon yöntemi olduğunu unutuyoruz. 100 metre aşağıda menengiç sürgünleri tazeliğini yitirdi ama burada henüz toplanacak kıvama gelmediler. 300 metre aşağıda yetişen bit otundan burada eser yok.
Böyle diyorum ama ben de bu reçete tuzağına düştüm. Çünkü kolay, hap gibi. Henüz öğrencilik etmeye başlamamışsın, efendilik ediyorsun bilmeden. Ne bekleyecek ne sabredecek zamanın var, hız arıyorsun, çünkü bildiğin bu. Toprağı şöyle işleyeceksin veya şöyle işlemeyeceksin hop olacak sana domates. Permakültüre Giriş1 kitabını okumuştum, baktım çok da güzel görünüyor, hemen ufak bir gölet yapmaya soyundum. Tam tarif edildiği gibi. İlk hafta havuzun dibine gerin dedikleri örtüyü kanyaş deldi ve içine doldurduğum su karabaşlarla beraber buhar oldu uçtu. Kitabın yazarının memleketinde kanyaş yokmuş demek ki. Kaş yapayım derken göz çıkarmak böyle bir şey olsa gerek, olan o suyun çekilebileceğinden habersiz karabaşlara oldu. İkinci hamle hemen boşalan havuzun yakınlarına yükseltilmiş sebze yatakları yapmaktı. O sene öyle bir sıcak oldu ki yüksek yatakta kavrulan bitkileri sulamaktan helak oldum. Neyse ki ilk ders en okkalısındandı. Ben kötü ama ders alan bir öğrenciyim. Kimisi cetvelle dövüyor toprağı. “Ol, ol dedim sana, olacaksın” Olmayacak, kesin bilgi.
Bu girizgâhı “batık yatak” mevzuna gelebilmek için yaptım. Çünkü kimsenin reçetelerle kendini yormasını istemem. İnsan kötüden de öğrenir ama olsun mis gibi öğrencilik etmek varken neden reçetelere bel bağlayalım ki? Bu rehberlerin anlattığı güzel mi güzel hikâyelerin değerini de azaltıyor.
2012’de yaptığımız yükseltilmiş sebze yataklarıyla kimi sorunlar yaşadık bunun üzerine sistemi ters çevirmeye karar verdik. Yükseltilmiş sebze yataklarında bitkilerin kökleri gündüz ve gece sıcaklıkları arasında yüksek fark olan yerlerde dış etkilere maruz kalmış oluyor, hiçbirinin bundan hoşnut kaldığını görmedim. Aynı zamanda bu yataklarda toprak nemini çabucak kaybediyor. Toprağa gömülmek ise kökleri hem ısı değişimlerine karşı koruyor hem de onları belli bir sıcaklıkta tutuyor.
Geçen sene bizim için deneysel olan bu tersine çevrilmiş uygulamanın bir adı olduğunu öğrendim; “batık yatak”. Yaptığımız ilk “batık yatak” bizi bütün yaz doyurdu. Doyurmakla kalmadı, şaşırttı. Akdeniz sıcağında bir patlıcanın, kabağın, domatesin, biberin bu denli gümrah olabileceğini, yazın en sıcağında bile canlılığını yitirmeyeceğini düşünemezdim.
Yaptığımız ilk yatakla beraber toplam 3 yatağın yer almasını hayal ettiğimiz, etrafına tıbbi bitkiler, yaban yemişleri ektiğimiz ve bir de banyo suyunun gittiği gri su havuzu olan 200 m2’lik bir alan burası. Bu alan toprak olma özelliğini yitirmiş, içinde solucanın barınmadığı, çok uzun yıllar çöp, kül ve inşaat artıklarıyla kirletilmiş bir arka bahçe. Biz de evi tamir ederken ister istemez o artıklara yenilerini ekledik. Bu yüzden toprağı kazmaktan imtina etmedik, öncelikle pisliğimizi temizliyoruz çünkü.
Yaşadığım bölge karayel, poyraz rüzgârlarının çok sevdiği, yüksek olduğu için toprağın güneşin yakıcı etkilerine daha fazla maruz kaldığı bir bölge. Ayrıca susuz. Yani yaz gelince yeşil bitki örtüsü sulanabilenler dışında tamamen yok oluyor. Susuz olmasa dahi aslında bu yatakları yapmak su ihtiyacını azaltacağı için bence daha fazla tanınmayı hak ediyor.
Batık yatak reçetesi;
- Toprağı yaklaşık 40 cm derinliğinde, iki kol boyu genişliğinde kazıyoruz. Batık yatak uygulamalarında toprağın 10 cm’lik bölümünü tekrar içine koymak üzere ayırmak tavsiye ediliyor. Ama biz ayırmadık, elimizde malzeme var, tamamıyla yeni içerikle doldurmayı düşünüyoruz.
- Tekrar doldururken sırayla, çıkan ilk toprak, kahverengi gübre, yeşil gübre ve tekrar kahverengi gübre (yazıdaki söyleyişle; toprak oluşturmak için yeşil ve kahverengi malç katmanları) konuyor anladığım kadarıyla. Bizse araya başka şenlikli malzemeler de katacağız. (Kompost, kübür [orman çürüntüsü], biçilmiş yeşil otlar, orman toprağı vb.)
- Normalde bu yataklar, yapıldıktan sonraki ekim mevsiminde kullanılıyormuş. O zamana kadar da zengin bakteri içerikleriyle sulanabilir. Örneğin laktoballius serumu. (Bokaşi sıvısı olarak biliniyor.)
- Bizse elimizde kompost ve malç olduğu için nisan sonuna yetiştirmeyi umuyoruz. En azından bir yatağı.
- Batık yatak uygulamalarında kazılan alan altına plastik bir örtü serilip ondan sonra toprak ve diğer malzemeler katılabiliyor. Ancak biz bu alanları kışın da ekmeyi düşündüğümüz için plastik örtü kullanmadık. Aşırı yağışlarda su birikmesi olmasın diye. Sadece yaz sebzeleri ekilecekse plastik örtü su kullanımını bayağı azaltabilir.
- Ortaya yerleştiğimiz ve bir kısmını toprağa gömdüğümüz üç su borusu sulamayı kolaylaştırmak ve sulama yaparken bitkilere suyun değmemesini sağlamak için (mantar hastalıkları sebebiyle) çok işe yaradı.
6 madde, üzerinde yaşadığımız toprağa, içinde yaşadığımız koşullara, sınırlarımıza, gözlemlerimize dayanan bir reçete. Başka bir şey yapamasam da tüm reçeteler gibi bir başkasına uymayacağına garanti verebilirim. Batık yatağın içine konulabilecek plastik örtü önerisini de Permakültür konusunda bilgilerine güvendiğim Hira Doğrul’dan geldi. Ne öğreniyorsak birilerinden öğreniyoruz. Rehberler ne kadar iyi olursa olsun öğrencilere de bakıyor bir bilginin yaşaması. Filtrelerimizden geçecek, deneyimlerimizi destekleyecek, öğrenciliğimizle beslenecek ki öyle nefes alabilsin. Dolayısıyla bu yazının tek anlamı, öğrencilik etme cesareti ve sabrını göstermenin güzelliğine dair ilham vermek olabilir.
Daha ayrıntılı bilgi ve uygulama pratikleri için şu yazıya bakabilirsiniz; https://treeyopermacultureedu.com/chapter-9-earth-working-and-earth-resources/sunken-beds/
Örneğin ağaç yatakları da bu yöntemle hazırlanabilir, böylelikle mantarların sevdiği bir ortam oluşturmak ağaca güzel bir hediye olur: http://permakulturplatformu.org/2018/03/15/mikrop-uretimi-mantar-veya-bakteri-yogunluklu-toprak-yasami/
1 Yazan: Bill Mollison, çev: Egemen Özkan; Sinek Sekiz, 2017.