Bahar başında çıkan kısa ömürlü bitkiler kışın yağan yağmurun hürmetine yüzlerini gösteriyor. Bunlardan biri de saklı menekşe (Viola occulta). Yağmurların ise sesi soluğu çıkmıyor. Daha kötüsü kokusu yok. Prof. Dr. Ödemiş, “Uzun ve kurak bir yaz bizi bekliyor olabilir” diye uyarmış.* Hâlâ işimizi, gücümüzü, ekmeğimizi iklime göre düşünme işinin acemisiyiz. Oysa bir insan hayatı süresince gözlemlenebilen iklim değişikliklerine dair mirasımız da var. Genç Dryas dönemi gibi. Çok eski ama çok… Yine de endişemi bu dönemde yaşayan insanlara borçlu olduğumu düşünebilirim. Kaygıyla olana bakmak, sevinçle yaşamaya bakmak arasında gidip gelen bir sarkaç.
Çiçekleri o kadar küçük ki tür adı olan occulta gizli demek. Latince “gizlemek”, “saklamak”, “üstünü örtmek” anlamına gelen occulere kelimesinden türetilmiş. Türkçe’de ökült veya ökültizm diye biliyoruz. Yani içrek, kendine bakan menevşe de diyebilir, sonra da “hangi çiçek kendine bakmaz ki?” diye sorarız. Çiçek açmak, çiçek olmak zor ama bir kere olunca tohumlarını dökeceksin artık. Bunun da yolu kendine bakmak menevşe.
Menevşeyi ağzımda taşımayı daha çok seviyorum. Çiçeğin ruhuna uygun, kenarsız, köşesiz bir isim menevşe. K’nın verdiği sertlik uymuyor çiçeğine. Menekşenin kökeni Farsça yumuşacık bir kelime olan banafşe‘den gelirken Orta Farsça’da; vanavşag. Bu kelime de Avestaca yazılı örneği bulunmayan vana-vaxşa- “orman otu” sözcüğü ile eş kökenli” imiş. Yine Avestaca vaxşaiti, vaxş- “yetişmek, bitmek (bitki)” fiilinden türetilen bir kelime. Tam burada çatallanıp“evcil ve sosyal olmayan, yabani” anlamındaki vahşinin kökenine uğruyor. Ne tuhaf vahşet dediğimiz de temelde yabanilik demek. Oysa vahşinin izini sürersek “bitmek, yetişmek, büyümek, çoğalmak” anlamına gelen aweg kelimesine varıyoruz.** Her şey ormanda yaşayan bir otun terbiye edilmesiyle ilgili gibi görünüyor. Menevşe kendine bakmakla meşgul.
Bahçede bir kelebeğin peşine takılmış oradan oraya gezerken gördüm, eğilip bakmadan görülemeyecek kadar saklı, vahşi, içrek menevşesini. Genç kızılçamların döktüğü yaprakların altında bir topluluk olarak yaşıyorlardı. Orada olduklarını bilmeden üstlerine bir kutu yerleştirmiş içine de limon nanesi ekmişim. Tohumlarını alır almaz söktüm naneyi ki yuvalarına düşürdüğüm gafı kaldırayım.
900-2190 rakımları arasında Akdeniz, İç Anadolu, Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu’nun batı bölümünde karşılaşabilirsiniz. Geçen sene fideleri şaşırttıktan sonra kalan gübreli toprağı da yanlarına döktüm. Şimdi keçinin yediğiyle, bahçenin üzerinde her daim dolaşan tohum rüzgârının taşıdığıyla komşu: baltutan, şeytan küpesi, ısırgan, maviş ot, yabani pırasa ve turna gagasıyla.
* https://www.gazeteduvar.com.tr/afrika-sicaklari-uyarisi-uzun-ve-kurak-bir-yaz-bizi-bekliyor-olabilir-haber-1559921
**https://www.nisanyansozluk.com
Not: Tanı yardımı için Türkiye Bitkileri grubundan Muhittin Dinç hocamıza teşekkür ediyorum. Şimdi 40 yıllık arkadaşmışız gibi geliyor ama ilk gördüğümde öyle değildi.
Tanı anahtarı için bakabilirsiniz: https://www.gezenadam.com/biota/species.php?ID=840