Bahçeyi gördü, kokladı, dokundu, tattı sonra bir sığır kuyruğu üzerine bıraktı yumurtalarını.
Sığır kuyrukları genelde ikinci sene çiçek yapıyor. İlk senesini benekli iparhan kelebeğine yuva olmakla geçirecekti. Yapraklar tırtıllara yetecek mi acaba diye düşünürken kuşlar bütün tırtılları mideye indirdi. Yanlarına varıp durdum, bir var bir yoktular.
Ama dramatik bir sahne değil bu. Hayat kelebeğe olduğu kadar tırtıla da güzel. Tüm macera bir sığır kuyruğu yaprağına sığsa da.
Tam benekli iparhan tırtıllarının üstüne; “Trakya’da ayçiçeği tarlalarında ‘çayır tırtılı’ istilası” haberine denk geldim. Merak ediyorum kim bu çayır tırtılı? Neden ayçiçeği tarlalarını istila etmiş?Tapusunu mu alacakmış? Başka merak eden var mı? Çoktan verilmiş cevaplardan başka bir şey ummayı bulan var mı? Bulabilir mi baksa? Çünkü “istila” haberini yapan akıl üretiyor ulaşabileceğimiz tüm bilgileri de.
Örneğin yine onu bir zararlı olarak tanımlayan Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verdiği bilgilere göre 40 familyaya ait 150 den fazla bitki türünün konukçusu, bir güve kelebeğiymiş (Loxostege sticticalis). Yani yumurtalarını bu bitkilere bırakıyor. Yumurtadan çıkan tırtıllar da bitkileri kendine azık ediyor. Yaşamak için bir şey yemeliler. Görünen o ki seçiçi de değiller. 150’den fazla bitkiyle beslenebiliyorlar ama geniş tarım alanlarına ayrılmış, yabancı otların yaşatılmadığı kesif tarlalarda ellerine ayçiçeği, mısırdan başka ne geçebilir ki? Bu, bostanlardaki bütün tarla sarmaşıklarını söküp kaplumbağayı bir bostan zararlısı olmaya mahkum etmeye benziyor.
Bakanlık kültürel olarak sonbaharda tarlaların derin sürülmesini, ilkbaharda yabancı ot mücadelesi yapılmasını – kimin çişine baksanız izini bulabileceğiniz Roundup’la mı mesela?-, baklagillerin erken hasat edilmesini önermiş (Kelebeklerin baklagil bitkilere de yumurta bırakmasından ötürü) . Metrekarede 20 adet tırtıl görüldüğünde ise kimyasal mücadeleye başlanabilirmiş. Aynı dokümanda doğal düşmanları bilinmiyor denmiş. CABI’de ise doğal düşmanları sıralanmış bolca* İşe yarayacağından değil ama doğal düşmanlara kafa yoramayacak kadar acele işimiz. Hep acele.
Bir makalede her ne kadar tarımsal faaliyetlerin tırtılların yoğunluğunu etkilediği teslim edilse de başka bir cevap aranmış görünüyor. Nüfusundaki dalgalanmaların periyodik olarak gerçekleştiği, bu periyodikliğin güneş döngüsüyle** ilişkili olabileceği öne sürülüyor. Farklı bölgelerdeki salgınların dinamiğinin (Çin-Rusya) kurulan ilişkiyi doğrulamaya yetmediği görülse de güneşin döngüsüne çevresel faktörlerle birlikte, tırtıllara zarar veren canlıların nüfusunu etkileyen faktörler de eklenmiş. Elbette bunların bazıları veya tamamı salgınları etkiliyor olabilir. Veya bir ucundan tutmaya kalktığımızda bir ipi değil karmakarışık bir yumağı kucaklayacağımız anlamına geliyordur. O halde cevaplarımız nasıl bu kadar basit olabiliyor?
Devlet yardıma çağrılıyor. Çanakkale İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün önerisi tırtıllara karşı deltamethrin aktif maddesi içeren zehirler kullanılması. Ancak çiftçilerin ilaçlama yapmadan önce “bölgedeki arıcılarımızı bilgilendirmeleri ve ilaçlamalarını arıların aktif olmadığı saatlerde yapmaları büyük önem arz etmektedir.”denilmiş. Kişisel inisiyatiflere bırakılan bu uyarının yapılıp yapılmayacağı bir kenara yaban arılarına kim bilgi verecek? Örneğin bahçedeki bir yaban arısı güneşin ilk ışıklarıyla başlayan mesaisine güneş batana kadar devam ediyor. Hatta bombus arıları çoğunlukla ek mesai yapıyor.
Deltamethrin böcek öldüren bir zehir. Sıtma için de kullanılsa da, sivrisinekler ve tahta kuruları gibi birçok böcek zehire karşı direnç geliştirmiş. Yani artık zehirden etkilenmiyorlar. Bununla birlikte insanlar için nörotoksik, balıklar için toksik bir madde olarak kabul ediliyor. Anne sütüne geçebiliyor. Yüzeysel bir okumayla zehirin bulunabilen etkileri bunlar. Ayçiçeği çiftçisinin isyanı büyüyor. Mevcut tarım politikalarıyla birlikte düşünüldüğünde bu isyanın doğurabileceği tek uygulama kesif bir zehirleme olabilir ama tırtılların bolluğuna bakılırsa hiçbir işe yaramayacağı gibi insan ve çevre için maliyeti çok yüksek olacaktır.
Gıdası üzerinde söz sahibi olmaya çalışan sıradan bir insan olarak konumumu düşünüyorum. Makbul vatandaş bu konuda söz almayan vatandaş oluyor. Olurda şikayet ederse, bakanlık tarafından 2018’de hazırlanan “TEORİDEN PRATİĞE KİMYASAL MÜCADELE” kitapçığına göre en iyi ihtimale göre şöyle görülüyor; (Kimyasal mücadeleye yönelik) Bu olumsuz algı daha çok üretimin hiçbir yerinde bulunmayan bu nedenle konuyla ilgili olarak risk seviyesini doğru bir şekilde ölçme imkânından yoksun kentli ve üst gelir sahibi tüketicilerde oluşmaktadır.
Bir insan nasıl olur da bir ülkede yaşayıp üretimin hiçbir yerinde bulunmaz? Bu mutlaka tarımsal üretim olmak zorunda da değil. İşsizseniz bile evde bulaşık yıkıyor veya hayal kuruyor, plan yapıyorsunuzdur. Dolasıyla her halükarda pazardan, manavdan, marketten aldığınız gıdanın nasıl yetiştirildiğini sorma ve zehir uygulamalarının maliyetini düşünme özgürlüğüne hatta sorumluluğuna sahipsiniz. Böyle bir salgın karşısında zehir kullanmak yerine birbirini domine eden bir tarım sistemi (ayçiçek yerine alternatif bitkisel yağların kullanımı), ekonomik maliyetlerin değil gıda/çevre güvenliğinin önem kazandığı bir yaklaşımla tarım politikalarının düzenlenmesi gerektiği aksi takdirde asıl maliyeti gezegenimizi kaybederek ödeyeceğimiz açık değil mi artık?
Bir tek bal arılarını biliyoruz, onlara verdiğimiz zararı konuşuyoruz belki ama yaklaşık 16.000 arı türü yaşıyor dünyada. Ve hepsinin özel ilişkiler kurduğu bitkiler var. Çiçeklerin polen ve nektarlarıyla besleniyor, bitkileri tozlaştırıyorlar. Bahçede hiçbir meyvede döllenme sorunu olmamasını tarım zehirlerine uzak bir alanda yaşamama ve yaban arılarının bolluğuna borçluyum. Başarı; ayçiçeği veya herhangi bir üründe ödeyeceğimiz maliyetler uğruna onları gün be gün öldürmek değil varlıklarını onurlandırmak olmalı. Olmak zorunda. Başka şansımız yok. Yabanın payını görmezden geldiğimiz sürece zehirli bir bugünün ve geleceğin içinde debelenmeye devam edeceğiz.
Kaynaklar, okumalar
*https://www.cabi.org/isc/datasheet/31400
** Güneş lekelerinin sayısıyla ölçülen Güneş aktivitesindeki yaklaşık 11 yıllık periyodik bir değişiklik.
– https://www.tarimdunyasi.net/2022/07/16/aycicegi-ve-misirda-tirtil-alarmi
– Ali Ekber Yıldırım bu konuyla ilgili ikinci bir yazı yazmış onu da okumanızı öneririm; https://www.tarimdunyasi.net/2022/07/19/tirtilla-mucadele-ederken-arilar-yok-edilmesin/
– https://www.trthaber.com/foto-galeri/trakyada-aycicegi-tarlalarinda-cayir-tirtili-istilasi/48560/sayfa-1.html
– https://bku.tarimorman.gov.tr/Zararli/KaynakDetay/258
– “The beet webworm Loxostege sticticalis L. (Lepidoptera, Crambidae) in the focus of agricultural entomology objectives: I. The periodicity of pest outbreaks” https://www.researchgate.net/publication/276136644_The_beet_webworm_Loxostege_sticticalis_L_Lepidoptera_Crambidae_in_the_focus_of_agricultural_entomology_objectives_I_The_periodicity_of_pest_outbreaks
Loxostege sticticalis görsel kaynağı: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/6/65/Loxostege_sticticalis_P1230334b.jpg