artık yaban mı kaldı, allasen?
Bahçede otururken, bu bahçe benim, ben bu bahçenin diye düşünürken her yerde yabandan bir parça bulunduğunu düşünüyordum. Parça derken gözünüzün önüne ufak bir dane gelmesin, epeyce büyük, el değmemiş...
Bahçede otururken, bu bahçe benim, ben bu bahçenin diye düşünürken her yerde yabandan bir parça bulunduğunu düşünüyordum. Parça derken gözünüzün önüne ufak bir dane gelmesin, epeyce büyük, el değmemiş...
Bir mekandayız. Engin bir köşeye bir kuş yuva yapmış. Nasıl bilmiyorum onunla konuşarak anlaşabiliyoruz ve yuvasını başka yere yapmasını söylüyorum. Artık çok geç olduğunu yavrularını taşıyamayacağını söylüyor. Ona göz...
Bozkırlarda, yarı çöllerde, hatta çöllerde bile yetişen sarı ban otunun, bütün bu renklerin, kokuların, merhemlerimizin kaynağı, bitkilerin; Tozlaşmayı teşvik etme, Don toleransı, Besinlerin depolanması, Yapısal takviye, Yardımlaşma için sinyal...
Bu işte, bu kadar. Kaplayacağın yer. Artık taşla mı yaparsın, samanla mı, çamurla mı, hepsi olur. Hemen olur. Kuşlar gibi bir günde yaparsın yuvanı. Otları bilmiyormuşsun. Öğrenirsin, pek güzeller...
İlk defa bir mekânda 4. seneye giriyoruz. Ama burası na-mekân sayılır. 4 sene önce bugün ilk gecemizi geçirdik, Gavur Hayatı’nda. Bu bir yıldönümü yazısı. Başımda dolanan kelime bulutlarının birazı...
Düşünsenize bir çiçeğe gömülmüşsünüz, nektarından, poleninden artık ne varsa hapur hupur götürüyorsunuz ve yahut o çiçeğe sevdalı bir başka böceği yiyeceğim diye bekleşiyorsunuz, olmadı, rüzgâr esiyormuş konaklayacak bir yere...