bu kadar

Bu işte, bu kadar. Kaplayacağın yer. Artık taşla mı yaparsın, samanla mı, çamurla mı, hepsi olur. Hemen olur. Kuşlar gibi bir günde yaparsın yuvanı. Otları bilmiyormuşsun. Öğrenirsin, pek güzeller çünkü. Ekmeyi bilmiyormuşsun. Kökleri ve dalları da bilmiyorsun? Tohumlar karanlıkta kök salar. dallar güneşe doğru uzar. Sonra meyve yaparlar, sonra sen onları yersin. Fazlasını dalında bırakırsın ki; hayvanlar yesin. Baharları duyduğun bülbül, kafa kemiğini bulduğun hekin* torunları.

Taş taş üstüne koyarsın. Sonra birgün kınalı, örgülü saçlarıyla keçilerinin peşinde bir çobanın peşine takılırsın. Sana “Meğerse kainatın sonu serbest imiş” der. Az önce yağmur yağmıştır, yaprağın ucundaki bir su damlacığına güneş vurmuş gibi olur.

Keşke fotoğrafını çekseydim o damlanın. Ama sadece keçiler var.

* Hek: Bu yörede 25 yaşına gelmiş domuza deniyor.

Yukarıya kaydır