Sumak hakkında yazarken kırmızı listeye bakmak hiç aklıma gelmemişti. Bugün öğrendim ki sumaklar VU (Duyarlı) kategorisinde imiş. Yani neslinin doğada tükenme riski yüksek. Ulusal ölçekte durum nedir bilmiyorum ama bir arazi alındığında yapılan ilk işin o arazideki bütün ağaç ve çalıları söküp yerine bir örnek fidanlar dikmek olduğunu biliyorum. Arazinin taşını kayasını düzlemek de var işin içinde.
Sökülüp bir kenara atılanlar; menengiç, sumak, kermes meşesi, kızılçam, karaçalı, ardıç, katır tırnağı, tüylü laden, sandal, alıç ve tüm otlar. Defne neyse ki yok bunların arasında çünkü onun bir pazar değeri var. Hani diyeceğim ki “ekmek parası” baskısı. O da değil. Bu işi yaptıranlar cebinde parası olan, emeklilik maaşı alan, yaylayı yazlık niyetine kullananlar. Paran yoksa nasıl getirteceksin ki Beko denilen o aleti kapına? Ama bir şey doğru bellenince, kendini dayatınca parası olmayanın da hayali bu oluyor. “Elime bir para geçsin, Beko’yu çağıracağım” deniyor.
Bizse ne taşına ne çalısına dokunmadık bu toprağın. Ama defalarca neden dokunmadığımızı, dokunmamak gerektiğini anlatmak zorunda kaldık. Bu konuda dibi görünmeyen bir açıklama hâli içindeyiz. Çoğunluğun gözü İngiliz Kraliyet bahçelerine benzer bir düzen arıyor. Budanmış ve bir sıra ağaçlar, biçilmiş ve yakılmış otlar, taş mı o da ne? İntizam, muntazam hazır ol. Sumak gitmesin mi, dursun mu daha?
Düşünmeli, güzelin ne olduğunu, düzgünün ne olduğunu, neyin değerli olduğunu. “Düşünmeyi de, dikkate alıp düşünülmesi gerekenleri dikkate alarak öğreniriz.”* Düşünmek öğrenilebilir.
Ben bir sumak ağacıyım Gavur hayatı’nda.
“Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.” **
* Düşünmek Ne Demektir, Martin Heidegger, Çevirmen: İlhan Turan, Dergah Yayınları,2019
** Nazım Hikmet, “Ceviz Ağacı” şiirinden.
Görsel: Açıklı, koyulu yeşilleriyle geniş yapraklı ağaçlar Derici Sumağı’dır (Rhus coriaria)