öyle bir bağ ki

Uzak yok,
bir kelebek şarabını içmek için,
kalkıp ayağına gider mest edenin.
Bir insan da.

Katır tırnağı (Spartium junceum), Akdeniz’de 1700 rakıma kadar yetişebilen, Ege, Marmara ve Karadeniz’de doğal yayılışı bulunan bir bitki. Mevsimi geldiğinde dağlar rengine boyanıyor. Geçmişte Romalılar, Yunanlılar ve Kartacalılar tarafından halat, ağ, çanta, yelken imalatı, çatı örtüsü ve hatta kıyafetler için bir tekstil hammaddesi olarak kullanılıyorken zamanla bu geleneksel kullanımlar iki ülke dışında unutulmuş; İtalya ve Romanya. Oysa bir teksil ürünü olarak ketenden daha sağlam ve elastik oldukları belirtiliyor.

Şu belgeselde bitkinin geleneksel işleme süreçlerini keyifle izlemek mümkün;

Katır tırnağı basmış çayırlara çıkılıyor. Dallar kesilip düzgünce demetlenip yine bir katır tırnağı dalıyla bağlanıp kaynatılıyor, yıkanıyor. Demetler açılıp ayakla çiğneniyor. Sonra kabuklar ayrılıp lif ortaya çıkarılıyor, çıkan lif tiftiklenip ip eğriliyor. Bitkinin çiçekleri toplanıp kaynatılarak ipler bu suyla boyanıyor. Yaşamsal, sürdürülebilir, vicdanlı bir üretim ama kalabalık istiyor. Bu üretim sürecine katır tırnağıyla birlikte kuş çubuğu (Cytisus scoparius) bitkisi de dahil ediliyormuş. (Belgeselin 2. bölümünde elde edilen kumaşla üretilen kıyafetler sergileniyor.)

Hızlı büyüyen, çimlenme yeteneği çok yüksek ve bol tohumlu, azotu sabitleyen katır tırnağı hakkında Pliny, ekimi köylüler için kritik önemdedir kaydını düşmüş. Diğer faydalarının yanında dalları asma ve genç ağaçları bağlamak için değerlendiriliyormuş. Burada asma bağlanan çubuklara, kuru dallara “dikki” deniyor. Katır tırnağıyla asmanı dikkiye bağlayacaksın. Hiç çözülmez o bağ. Öyle bir bağ ki dişinle bile koparabilirsin. Veya asma büyüdükçe çürür gider katır tırnağı.

Çiçekleri Suriye’de “Zahraa” olarak bilinen ve sindirime yardımcı olması amacıyla içilen bir bitki çayının bileşenlerinden biriymiş. Çiçek infüzyonu (%1) halk hekimliğinde hafif yatıştırıcı ve idrar söktürücü olarak (Baytop, 1984), gastrik ülser tedavisinde kullanılıyor (Yeşilada ve diğerleri, 1993). Dallarından süpürge, küçük gövdeli bitkilerle sepet yapılıyor. Çiçeklerinden elde edilen yağ parfümeride kullanılıyor.

Yapraklar bitki için fazla önem taşımıyor, gerektiğinde yani sıcaklar başlayınca su stresiyle baş edebilmek onlardan vazgeçebiliyor. Fotosentezin büyük bir bölümünü yeşil gövde sürgünleri yoluyla gerçekleştirebildiği için de sıcak, kuru iklimlere oldukça iyi bir adaptasyon sağlıyor. Tohumlar yangınlardan sonra çimlenebilme ve gövde de yeniden filizlenme kapasitesine sahip yani tam bir Akdeniz çalısı. Bir bitki tek mevsimde 7.000 ila 10.000 tohum üretebiliyor. Kuvvetli kök sistemi yapması nedeniyle erozyon kontrolünde, kumul topraklarda kumul stabilizasyonu sağlamak, toprak içeriğini iyileştirmek, hem arıcılık için hem de süs bitkisi olarak kullanılıyor. Erozyon kontrolü ve süs bitkisi olarak ekimi yapılan Amerika ve Yeni Zellanda da bugün mücadele edilmesi gereken bir yabancı ot olarak görülmeye başlanmış. Koloni halinde yayılımının, yaban hayatın hareketlerini engelleyebileceği, toprağın bileşimini değiştirerek başka yabancı otların istilasını teşvik edebileceği, otlak ve orman yangınlarının yoğunluğunu artırabileceği düşünüldüğü için korkulmuş bitkiden.

Dağı boyamaya memur mu edilmiş bu Katır tırnakları? Bir de bitkiler akmaz derler, su gibi. Çağlayanı tepede, incecik damarlarıyla akan sarı bir nehir gördüğüm.

Yerli olmadığı coğrafyalardaki davranış biçimiyle yüzyıllardır birlikte yaşadığı bitkilerle kurduğu ilişki aynı olmasa gerek. Biz varsılız, hep burnumuzun dibindeydi katır tırnağı. Bırakalım kolonileşmeyi çoğalmaya bile fırsat bulamıyorlar. Yollar, evler, keçiler, insanlar üstünden geçiyor.

Sonbaharda ya da şubat – mart aylarında, tohumlarını direk açık alana ekebilirsiniz. Tohumun sert kabuğunun zımparalanmasını tavsiye eden de var ancak ben hiç gerek görmedim. Sonbaharda bahçeye ektiğim tohumlar çimlendi. Çok hızlı büyüyorlar, 2 yaşında boyları bir metreye yaklaştı. Yangın yoğunluğunu artırabileceği için çit bitkisi olarak ekimi önerilmiyor. Yarı gölgede de yetişebilmesine rağmen tam güneş onun için en iyisi. Buradaki topraktan pay biçerek an azıyla yetindiğini, hatta yokta bittiğini, ne sulama, ne bakım, ne iyi toprak istemediğini söyleyebilirim. Yetiştiği yerlerde hep gümrah bitki topluluklarının üyesiydi; kılçık kekiği, tüylü laden, kermes meşesi, topuz dikeni, top yayılgan, kızılçama komşu.

Kaynaklar;
https://www.tandfonline.com/doi/abs/10.1080/15440478.2011.577277
https://www.arjournals.org/index.php/ijpm/article/view/1761
https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0031942299001983
https://pfaf.org/user/plant.aspx?LatinName=Spartium+junceum

Belgeselin 2. bölümü
https://www.youtube.com/watch?time_continue=1&v=v3iMNrfD8GA

Yukarıya kaydır