Kavurgayı tanıştığımızdan beri çok sevdim. Bir sürü tohum bir araya gelmiştir ama hiçbiri eriyip bir bütünün hanesine yazılmak derdinde değildir. Tek ortak yönleri, ateşi birlikte karşılamalarıdır. Bir ateşte kavrulmuş, bir ateşte pişmiş. Eğer oranı tutturursanız herhangi birinin tadı da öne çıkmaz, ama yan yana da pek yakışır, birbirlerini çoğaltır, büyütür, güzellerler. Hani bir birliktelik tarifi yapacak olsam, “kavurga gibi” derim. Anıştırdıklarıyla zahterin öğütülmemişine benzer. Bir menengiç notası vardır, bir buğday notası, yer fıstığı, susam notası. İçine her kim katılmışsa, onun notası. Katılmayana da parmak sallamayan kavurga. Her nota bas, bas. Ama bir arada “kavurga”. Şu yeşiller ne yaman. Pıt diye görür gözlerim menengici.
Göz karartılmadan toplanacak bir meyve değil menengiç. Sakızlı. O sakız ne çıplak ele ne de eldivene yapışmam demiyor. Köylünün toplama yöntemi ise çıplak el iyice sakızlandığında toprakla ovalamak, sonra işe devam etmek. Sakız ele bir kere yapışsın suyla sabunla çıkmıyor, alkolle iyice ovalayarak çözülüyor. Olsun. Ama öyle bir “olsun” ki, gepgeniş, menengice Antep fıstığı aşılamayan bir “olsun”. Menengiç olsun, menengiç kalsın.
Kavurga tarifi: Menengiç, dallarıyla toplanıp güneşe serilir. Kuruyup sakızı ele yapışmaz hâle gelince yeşil taneler ayıklanır. İstenilen miktarlarda aşurelik buğday, yer fıstığı, menengiç, susam ayrı ayrı kavrulur. Hepsi tavada sıkça karıştırılarak;
Buğdayın rengi dönene kadar,
susam bir iki çevirir çevirmez,
fıstık ve menengiç, kokusu çıkana kadar.
Malzemeler soğuduktan sonra içine dilenirse kuru üzüm kuru dut eklenir. Neyi çağırmak isterseniz. Kuru meyvelerle de hemhâl edilince cam kavanoza konup saklanır. Yörüklerin en güzel soba başı atıştırmalıklarından biridir Kavurga. Kışa, masala dairdir, sıcacık tutar.