buhurlu, limonlu, hülyalı bir koku

Yabanda bugün zahter (Thymbra spicata) ve dağ çayı (Sideritis perfoliata) toplamakla geçti. Zahter toplarken gönlüm rahat, geleneksel olarak Antakya’da zahterin taze tepe sürgünleri çiçek açmadan toplanır, ben de bu geleneği devam ettiriyorum. Bir bitki bahar başından itibaren 3-4 kez derilir, toplamanın hemen ardından da yeni sürgünler baş verir. Sıcaklar başlar başlamaz da dermeyi bırakırız ki artık çiçek açıp tohum versin.

Dağ çayı türlerinde ise endemiklik oranı çok yüksek. Türkiye’de kaydedilmiş, alt türlerle beraber 60’ı bulan dağ çayının 40’ı endemik. Toplayıcılık yapmaktansa tohum alıp ekmek veya özellikle yol kenarlarında yetişmiş minik fideleri sonbaharda bahçeye taşımak çok daha anlamlı olur. Dar köy yolları her sene belediyelerce açılıyor ve bu arada da birçok bitki öldürülüyor. Böyle böyle 20’ye yakın bitki diktim. Ama işte toplayıcılık böyle bir şey, bir kere kendini dışarıya attın mı o bitkinin kokusuna bulanmadan dönülmüyor. Hele de bu dağçayları yok mu? Var! İyi ki var.

Toplayıcılığı yapılacaksa da bir bitki kökünün en az 3/4’ü tohuma bırakılmalı. Bir yöntem de erken toplayıp tekrar sürgün yapmasına izin vermek. Dallar yerden 10 cm yükseklikten kesilirse yeniden dallanır

Sonra işte, üstüne başına dağçayının, zahterin kokusu sinmiş bir şekilde eve dönülür. Buhurlu, limonlu, hülyalı bir koku.

Not: Dipten 10 cm. bırakarak kesildiğinde tekrar dallanma , tek yıllık dağ çayları için söz konusu değildir muhtemelen. Bu derdiğim çok yıllık ve endemik olmayan Sideritis perfoliata.

Yukarıya kaydır