“Bahçenin Gerçeği” yazısında adı geçen bitkilerden biriydi sarımsak hardalı (Alliaria petiolata). Henüz çiçek açmamış yapraklarına bakıp kim olduğunu düşünürken, tepesinde dolanan kelebeğin peşine düşmüş bu sayede kim olduğunu öğrenebilmiştim. Bitkileri öğrenmenin yollarından biri de âşıklarının kim olduğuna bakmak. “Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” denir ya hani. Turuncu süslü kelebeğinin yumurtasını bıraktığı, tırtılların besini olan bitkilerden biri sarımsak hardalı.
Ege dışında Türkiye’nin her yerinde doğal yayılışı bulunan iki yıllık bir bitki. Bitek ve yarı gölge yerlerde kolayca yetişiyor ve 10 metre uzağa fırlatabildiği tohumlarından kendi kendine çoğalıyor. Kimi ülkelerde yayılıcı bir bitki olarak görülse de bu çevrede yayılıcı değil. Avrupa’da 69 otobur ve 7 mantarın sarımsak hardalı ile ilişkili olduğu görülmüş. Arkası bu kadar güçlü olunca yayılmaya da hakkı var gibi geliyor. Bununla birlikte diğer bitki türlerinin büyümesini engelleyebilecek kimyasallar salgıladığı (allelopatik) hatta mikorizal mantarları bile engelleyebileceği düşünülüyor. Yayılıcı tür hâline geldiği bir bölgedeki varlığının sona erdirilmesi bitki türlerinin çeşitliliğini arttırmış mesela. Ancak çalışmaların bitkinin yerli olmadığı coğrafyalarda yapıldığını unutmamak gerek.
Aynı zamanda taze yaprakları sarımsak niyetine kullanılan bir besin bitkisi. Körpe yapraklar sarımsak kokusuna sahipken kartlaştıkça kokusunu yitiriyor. 20-80 cm boyunda, beyaz çiçekli, böbrek şeklinde taban yaprakları, kısa saplı gövde yaprakları, kısa ve kalın meyve sapları, koyu kahverengi tohumları ve kokusu ile tanınabilir. Benzeri türlerden özellikle yaprak biçimi ile ayrılabilir. Bitkinin cins adı olan “Alliaria” Allium’a benzeyen anlamına gelirken, yaprakların sarımsak benzeri tadı ve kokusuna atıfta bulunur. Tür adı olan petiolata ise “saplı” anlamına gelir. Yaprak sapına gönderme yapar. İnce beyaz kazık kökler bitkinin karakteristik özelliğidir ve kök yapısı sayesinde erozyon kontrolü için de kullanılmaktadır.
Sonbaharda kimseyi kışkışlayamayacağı bir köşeye ekip turuncu süslü kelebeğine seslenmeyi düşünüyorum; “Sen de gelsene, burası çok güzel”
*
Turuncu süslü kelebeğine de kendime de yalan söylüyorum, “burası çok güzel değil” Bugün yağmursuzluğumuzun 64. günü ve gördüklerim, duyduklarım yalan söylemeden taşınamayacak kadar ağır. “2 milyar masraf yaptım, bu bana 22 çuval un aldırır, bu da 1,5 sene yeter. Şimdi ne oldu, daha patoz gelecek. Benim ekinde tene yok, daha süt gibi. Yanmış ekini, dağda kalmasın diyi toplayacağız. Çiftçilik bitti. Hayvancılık da bitecek. 6 milyar ödedim yeme, benden buraya kadar.” diyor Ahmet Abi.
Meteorolojinin kuraklık analizlerine göre mayıs ayı çok küçük bölgeler dışında ülkenin tamamında “şiddetli kurak” geçmiş. Burada ayrıca bölgesel bir kuraklık da yaşanıyor. Neredeyse tüm yaşlı ağaçlarını yitirmiş bir dağ iniliyor. Yaz yağmurlarının yağmadığı bir bölgede yaza bu şekilde girmenin ne demek olduğunu düşünebiliyor musunuz? Avustralya’da yaşanan ve durdurulamayan orman yangınları uzun süreli bir kuraklık sonrasında başlamış ve 240 gün sürmüştü. “Sizden eviniz yanıyormuş gibi davranmanızı istiyorum” diyordu Greta Thunberg.
Geçen seneden beri aradığım hezarenden ses soluk yok. Tamamıyla kayıplara karıştı. Kuddisi Ertuğrul hocamız, yeni bir tür olabileceğini söylemişti. Eğer öyleyse varlığından haberdar olamadan kaybetmiş olabiliriz. Artık ayaklarımın altında çatırdayan çam iğnelerinin sesleri acı veriyor.
Yeşil Gazete’nin bugün paylaştığı bir habere göre İsviçre’de gerçekleştirilen referandumda halk iklim krizi önlemlerine ve tarım zehirlerinin yasaklanmasına karşı çıkarken terörle mücadele yasasını onaylamış. Sorun evimizin neresi olduğunu bilemememiz, Greta.
Son fotoğraf ektiğim tohumlardan çıkan ilk yaprakları gösteriyor. Yaz sonu topladığım tohumları hemen ekmiştim.