Şimdiye kadar rastlaştığım, çevremde kendiliğinden yetişen 43 baklagil bitkiden biri popüler adıyla alfalfa bitkisi (Medicago sativa). Veya diğer adlarıyla; kara yonca, şark yoncası, gök yonca. Bu bitkiyi tanımazdan önce tohum kaplarıyla karşılaşmış, elime alıp helezonuna bakmış, tanıdık bir şeylere benzetmiştim.
Kaynaklarda adı “alfalfa bitkisi” diye geçiyordu. Alfalfa sınavım da böyle başlamıştı. Yaygın adı veya bilimsel adı verilmediğinde ulaşılması zor bir bitkiymiş gibi geliyor insana. Alfalfa tohumu var mı diye tohumculara sorup aval aval bakışlarla karşılaştığım çok olmuştur. Sorma cesaretini edinmem bile bir miktar zaman aldı. “Yoktur canım, belli buranın bitkisi değil bu” diye düşünerek. Alacağımdan değil, bir bilene rastlayayım da bana ne olduğunu söylesin telaşından. Oysa kara yonca, yonca kara. Yabanın otu. Üstelik Türkiye, yoncanın birincil gen havuzu olarak kabul edilen ülkelerinden biri. Alfalfa da Arapçadan İspanyolcaya oradan da diğer dillere geçen bir kelimeymiş. Uzunca bir süre sözlükler arasında kaybolduktan sonra şu kanıya vardım; Alfalfanın türetildiği Arapça kelime, al-faṣfaṣa veya alfişfişa: taze, yeşil yem anlamında kullanıldığına dair bilgiler olduğu gibi “bütün gıdaların babası” anlamına geldiğini iddia edenler de var. İkinci iddianın kaynağını takip etmek çok zor ve genellikle bu bilgi Türkçe sitelerde yer alıyor.
Bitkinin adını duymaya başlamam kişisel tarihimde 8 sene önceye denk geliyor. O vakitler alfalfa = Medicago sativa = kara yonca eşleşmesine ulaşmak pek mümkün değildi. Bilgiye ulaşmak henüz bu kadar kolay değildi veya benim için değildi. Permakültür veya doğal tarımda yer örtücü olarak yaygın biçimde önerilen bitkiler listesini unutmak durumunda kalmıştım böylece. Birçok öneri benzer sorunlar taşıyordu. Aslında unutmam da iyi oldu çünkü amaç bir yönergeye uymaktan ziyade kendi çözümlerini geliştirmek olmalı. Daha doğrusu kendi çözümlerimi geliştirmek de değil yaşadığım coğrafyanın halısını tutup taşıdım bahçeye, tohumlarla. Coğrafya binlerce yıldır çalışmış çabalamış üzerinde yaşayan bitkileri kollamış, gözetmiş, bitkiler sevdiği için veya başka bir yerde yaşayamayacakları için buraya yerleşmiş, yaşadığı yerin iklimine alışmış, tüm olağanüstülüklerini sınamış, buranın yerlisi olmuş. Karşımda birbirini, yaşadığı yeri ezelden beri tanıyan bir topluluk varken başka bir çözüme gerek var mıydı ki?
Toprak için yer örtücüler çok büyük önem taşır. Amaç hem toprağın güneş ışınlarının kavurucu etkisinden korunmasını sağlamak-tıpkı bir orman gibi nemli ve üzeri çürüyen otlar, dallar vb. ile kaplı bir ortam yaratmak- hem de toprak üzerinde canlı bir örtü tabakası oluşturarak toprağın, eğer yıpranmışsa iyileşme sürecine, iyi bir topraksa, zenginleşmesine yardımcı olmaktır. Solucanlar, yararlı mikroorganizmalar bayram etsin diye. Sağlamasını yapmak da çok basittir, arazinin herhangi bir yerine en az 6 ay dokunmayacağınız koyu gölge yapan bir ot tabakası serdiğinizde görürsünüz ki altında solucanlar fink atmaktadır.
Alfalfa, hemen her yabanda yetişen iyi bir yer örtücüdür. Yeşil gübre olarak da kullanılabilir. Toprak için en önemli işlevleri eğer birlikte çalışabilecekleri mikroorganizmalar varsa ortamdaki azotu bağlayarak toprağa yönlendirmeleri ve derin kökleriyle -yaşlı bireyler 8-10 metre kök yapabilir- toprağı gevşetmeleri ve havalandırmalarıdır. Aynı zamanda besin bitkisi olarak ve şifalarından yararlanırız. Ve iyi bir arı bitkisidirler.
*
Haziran – eylül arasında topladığım tohumları hiçbir ön işleme tabi tutmadan kasım sonunda saçtım. Kendi kendine dökülüp yeşerenler, karıncaların taşıyıp bir yerlerde unuttukları, rüzgârlarla savrulanlar, yağmurun önüne katıp sürükledikleri dahil olmak üzere alfalfa zaten onun olan bahçeye yerleşti. Aşırı soğuklarda yaprakları pörsüyüp kendinden geçse de çok kısa bir sürede toparlanıp yeni sürgünlerini büyütüyor. Yani bahçeye tek bir tohum taşımak, onu büyütmek bile yayılması için yeterli oluyor. Taşın üzerine düşüp yine çimlendi. Ama nasıl biçip yeşil gübre olarak kullanmaya kalkacağım bilmiyorum; 12 kelebek türünün yuva olarak seçtiği bitkilerden biri. Vanessa cardui, Zizeeria karsandra, Plebejus argyrognomon, Colias croceus, Leptotes pirithous kelebekleri Medicago sativa türüne, Glaucopsyche alexis, Polyommatus dorylas, Colias hyale, Cupido argiades, Cupido minimus, Erynnis tages, Polyommatus dorylas kelebekleri Medicago türlerine yumurtalarını bırakıyor. Dikkatle bakacağım, çokça ekeceğim, dolu olmayan hanları biçeceğim, bu kadar.
Bitki olarak o kadar farklı şekiller alıyor ki tanımakta zorlanabilirsiniz. Kimi yere yayılırken kimi dikine büyüyor. Kimi açık leylak renkli çiçekler yaparken kimi mor çiçeklere duruyor. Ama hepsi alfalfa. Tohum keseleri diğer Medicago türlerinden ayırabilmek için en büyük yardımcı. Biraz oyuncu paralık* tohumlarına benziyor ama çok daha küçük.
Bahçeyi gönendirmenin düşünebildiğim en iyi yolu yerleşik bitkileri bahçeye taşımak. Sadece ben değil kuşlar, karıncalar, rüzgâr ve yağmurlarla birlikte taşırız tohumları, şuracığa.
* Paralık, başka bir Medicago türü (Medicago orbicularis).
Ayrıntılı bilgi için;
https://en.wikipedia.org/wiki/Alfalfa
https://pfaf.org/user/Plant.aspx?LatinName=medicago+sativa
https://www.turkiyebitkileri.com/en/photo-gallery/view-album/3276.html