Şimdi Akdeniz’de sonra yetiştiği her yerde böyle uyanacak boyacı sumağı. Dallarının ucunda alevlerle.
Sevdiceğim budur dünya.
*
Bazısına göre bir bitki bir bitki değil. Bir hâl bir bitki. Yani bitkinin körpe hâlini tanıyan ama çiçeğini hiç görmeyen, bilmeyen de var. Bu yüzden bitkileri bebeklikten yaşlılığa kadar görmeyi takip etmeyi önemli görüyorum. Gerçekten her hâlleri ayrı, her hâlleri başka. Hele bazısı var bir hâlden öbür hâle nasıl geçtiğini anlamak güç oluyor. Tüm hâllerinin şahidi değilsen sadece bir evresinin görünüşüne bakıp tanıyamıyorsun onu. Yahu bunun çocukluğunu bilirim, elimde büyüdü anahtarı çalışmıyor. Beri yandan insan da böyle durguna, kokmaya değil, bir nehir gibi akmaya bırakılsa her hâli bir başka olurdu. İşte böyle bir bitki boyacı sumağı (Cotinus coggygria). Her yer onunla dolu ama gelin görün ki bütün tepe sürgünlerini geyikler yiyor. Bu yüzden pembe bulutlarını üzerine aldığında içime sinen bir fotoğrafını çekemedim henüz.
Akdeniz, Ege, Güneydoğu Anadolu’nun doğusu ve Karadeniz’de yetişen bir çalı boyacı sumağı veya diğer adıyla duman ağacı. Bir zaman önce sumak (Rhus sp.) cinsinden kabul edildiği için, sumağa derici sumağı denirken, bizimkine boyacı sumağı demişler. 1300 rakıma kadar yetişen, kurakta, çorakta biten, erozyon alanlarında ve orman niteliğini yitirmiş alanlarda ekimi önerilen bir çalı. Çalının kuraklık stresini inceleyen bir araştırmaya göre fideler kök morfolojilerini değiştirerek strese adapte olabilmek için hep yeni yollar bulmuşlar. Direk güneş ışığı alan bir bakıya, ekim ve aralık aylarında tohumdan ekebilirsiniz. O tülü pembelerin arasında duran kalbe benzer meyveler tohumudur. Sonbaharda dolanarak avucunuza alabileceğiniz birer kalp.
*
O kalplerden birkaçını bahçeye ekebildim. Elime geçmesi bile mucizeydi. Tohumlarına ulaşmak için çabaladığımı gören Nigâr Abla keçilerini otlatırken bulduğu tohumları cebine katıp bana getirmiş. Sonbaharda ektiğim tohumlardan biri yeşerdi. Büyüyünce düş olacakmış.