Hava kapalı, yağmurlu ve sisli. Henüz bahar yürüyüşlerine başlayamadım. Ama aklım dağ lalelerinde. Açtılar mı acaba? Buraya taşınmasaydım onları göremeden ölebilirdim. Denecektir ki çeşitli uğraşlar edinip isteyen gider görür. Evet, öyledir. Nitekim kimileri için böyle de. Yine de bazı uğraşların açıklıklar, çatlaklar, ciğeri doldurabilen soluklar istediğini bilecek kadar bulundum, insanın kendini seçeneksiz hissettiği mekânlarda. Bu seçeneksizliğin kimilerinde bir duygudaşlık yarattığına eminim. Yoksa tek başıma mıyım, hey!
Öyle mekânlardır ki bunlar düşü engeller. Sanki bir düş filtresi vardır, içeriye yaşayabileceğin kadar hava girer de düş giremez. Düş girmeyince de çıkabileceğin yolları göremezsin. Şimdi bu durumda olan birileri var mıdır bilmem. Ama bazı yollar bu mevsimde dağ lalelerine çıkar. Dünyanın ciğerlerinden fırlamış bir soluk gibi açarlar dağda. Görebilirsen içine çekebileceğin bir soluk. “Oh be, dünya varmış” soluğu. Dünya varmış deyişi ne güzel bir deyiş, başındaki oh be ile birlikte de, onsuz da güzel. Yani bir an geliyor, bir şey oluyor dünyanın var olduğu fark ediliyor. Az önce yoktu. Bu ayaklar nereye basıyordu kim bilir. Ne olmuştu da dünyanın var olduğu görülemiyordu. Tek başıma değilim işte.
Kısa ve ipincecik bir gövdenin üzerinde kocaman bir çiçek. Kararlı, cesaretli ve hafif. Dünya onu çekip dururken. Elbette bütün bu güzellikler ışıkla da ilgili, dağla da, yetiştiği toprakla, üzerine konan böcekle, böceği yiyen kuşla tabii ki; gökyüzü sakinleriyle. Dünya varmış.
Dağ lalesi (Anemone blanda)