Bir söz listem var. Dün bu listeye bir söz daha eklendi; “Gön yufka yerinden delinir”. Eğer bir yeriniz inceyse göğüslemeye çalıştığınız zorluk sizi o inceden deler yani. Bir süredir “kuraklık” bahsi üzerine konuşuyoruz ve toprakla uğraşan veya gıdaya kafa yoran birçok insanın da gündemi bu. Çünkü artık geçiştiremeyeceğimiz, idare edemeyeceğimiz kadar elle tutulur, gözle görülür bir kuraklık bu. Kuraklığın münferit değil iklim krizine bağlı olması ise felaket duygusuna boyutunu veriyor. Devasa bir yapıya karınca bakışı atmak gibi. Şimdiden aralık ayının da kurak geçeceğine dair açıklama yaptı Meteoroloji. Geçen sene mantar toplayamadığımızdan bahsetmiştim bu sene de toplayamayacağız gibi görünüyor. Sarı mantar su gibi akıp gidiyor ellerimden.
Birçok kişinin kuraklığı yeterince kavrayabileceğini düşünmüyorum yine de, eğer toprağa elleri değmiyorsa. Kullandığımız bunca alet ve yaşam biçimi bir zırh gibi. Yaşayan bir şeylerin çatlak bulup içlerine sızması çok zor. Market rafları ve pazar tezgâhları dolu olduğu müddetçe sorun yok. Evet fiyatları artacak, artıyor, hatta Suriye’de olduğu gibi önce kuraklık, sonra yaşanacak kıtlık yüzünden bir savaş, çatışma ortamında da bulabiliriz kendimizi ve birçoğumuzun payına kırıntı bile düşmez. Yine de bu kunt sistem idare etmemize yarayacak havuçlar verir bize. Onları kemiririz. Ne de olsa birileri diğerlerinden daha şanslı olacak her zaman ve dehşet verici bir adaptasyon yeteneğimiz var.
Geçtiğimiz aylarda haritada, yaşadığımız yer “olağanüstü kurak” olarak işaretlendi. Hepimiz farkındayız bunun. Bitkiler, mantarlar, hayvanlar hepimiz. Öte dağda ise arkadaşlarımız ormanı korumaya cesaret ettikleri için para cezaları ve hacizlerle sınanıyor.
“Bir ağaç nasıl toprağa sıkı sıkı tutunup kök salarsa biz de öyle bağlıyız tüm ağaçlara, ormanlara ve Kazdağları’na.” diyorlar. Duymayanlar için ulaklık edeyim ki yufka yerlerimizden delinmeyelim; https://fongogo.com/Project/kazdaglari-dayanisma-cagrisi