Bir turunç fidesinin dibinde buyur etti bahçeye sinirli ot (Plantago major). Fidenin ne olduğunu biliyorum ama davetsiz misafiri bilmiyorum ya, iki yaprak baş gösterdi mi, alıyor beni bir merak. Sonra bir bakıyorsun yaşadığın dağda rastlamadığın ama tohumunu bulup eksem dediğin bir ota dönüşüyor o ilk yapraklar. Turunç olmadı ama sinirli ot büyüdü, önce çiçeğe, sonra tohuma durdu. Sonra o tohumlar hemen her serine, kuytuya, gölgeye ekildi. Sulanan bitkilerin dibine, taş duvarların kenarına. Akdeniz güneşinden biraz olsun kaçabileceği her yere. Akdeniz bölgesinde de doğal yayılışı bulunuyor ama kardeşi dar yapraklı sinir otunun aksine kıraçı sevmiyor. Bir bitkinin başında binlerce tohum bulunması ve tohumların düştüğü her yerde çimlenivermesi de cabası. Şimdi tam tohum zamanı.
Sinirli otun ne faydalarından ne de taze yapraklarının salatalara, yemeklere girdiğinden bahsedeceğim. Upuzun bir destan çünkü. Ama bahçede çalışırken en olmadık şekillerde yaralanıp duruyorum. Akacak kan damarda duruyor sayesinde. Kuru yaprağı toz hâline getirip yaraya serptin mi tamam. Tazesi de doğranıp ezilerek aynı amaçla kullanılabilir. Açılan yarayı bu defa bir yaprak sarıyor.