Kuraklıkla yangınlar arasında sımsıkı bir bağ var. Büyük yangınların yaşandığı bölgelerle olağanüstü kuraklık yaşayan bölgelerin haritası birbirine cuk diye oturuyor. Her şekilde oturur. Türkiye’nin neredeyse dörtte üçü olağanüstü kuraklık veya aşırı kuraklık yaşıyor çünkü. Sıcak, kurak ve rüzgarın bir araya gelmesi yangınların hem şiddetini hem boyutunu arttırıyor. Odun sobası yakanlar bilir, ıslak/nemli odunu yakmak imkansızdır. Ancak yanına çıra, kuru ve açılmış kozalak veya dal parçaları atarsınız ki onların ısısı yaş odunu kurutur ve yanma başlar. O ana kadar sadece tüter, alev almayacağım diye tutturur. Bu yüzden soba yakmanın bir sanat olduğunu düşünürüm. İşte şimdi doğa bu sanatı icra ediyor. Çünkü her şey uygun. İki senedir orman yağmura doyamadı. Her şey çıtır çıtır. Tüm Akdeniz aynı durumda. Lokal yağışlarla, sellerle veya toprağın yüzünü bile ıslatmayan yağmurlarla idare etmeye çalışıyor. Kuraklığın ekinlerin büyümesini engellediği boyuta geçmemize çok az kaldı. İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’nun büyük bir kısmı bu aşamada.
İnsan eliyle yaratılmış olan iklim krizinin etkileri, bugün yaşadığımız sıcak hava dalgaları gibi kendini daha sık gösterdikçe yıllardır bir Kermes meşesinin dibinde duran cam şişe veya kırıkları bir merceğe dönüşüp zaten kupkuru olan orman zeminini ateşleyiverir. İmkansız gibi görünüyorsa lütfen şu iki örneğe bakın; Amerika’da; “Örneğin 2018 yılında 37.7 derece sıcaklıkta bir işçi, toprağa çimentodan bir kazık çakmaya çalışırken kıvılcımlara neden oldu ve Ranch Yangını olarak anılan büyük bir yangını başlattı. Bir diğer örnekte, bir arabanın inik lastiği nedeniyle asfalta değen jantından saçılan kıvılcımlar, Carr Yangını isimli dev yangını başlattı.”* Bugün Akdeniz’de sıcaklık 40-45 dereceleri arasında seyretti. ESA’nın Kopernik uydusu tarafından yapılan kara sıcaklık ölçümleri ise 2 Ağustos’ta 50 dereceyi aşmış.
Bahçenin çevresini her zaman temizliyoruz ama temizlediğimiz alanı genişlettik. 2 saat içinde koca bir çöp torbası dolusu kırık cam, cam ve metal şişe topladık. Hava nefes alınamayacak kadar sıcak. Cam şişelere çıplak elle dokununca yakıyor. Hatta içi su dolu pet şişeler bile vardı. Sadece Akdeniz ormanı değil aynı zamanda bir çöplük ormanı. Biliyorum her yer böyle. 7 senedir burada yaşıyor olmamıza rağmen hala yabancı olarak görülüyoruz. Bazen düşünüyorum bir yerli olmanın, orayı sevmenin nişanesi nedir, ne olmalıdır? Vatanseverlerle dolu ülkemizde ısıya dayanıklı eldivenin fiyatı 1 günde 45 ₺’den 90 ₺’ye çıkmış. Belli ki orman da, içindeki hayvanlar da yabancı. Bizimki bir yabancılar dayanışması.
*Alıntı, bilim anlayışımın uyuşmadığı ve tüm yazılarını eleştirel bir gözle okuduğum Evrim Ağacı’ndan; https://bit.ly/3C9kVbc
İlgilisi için şu bağlantıları ekliyorum;
https://www.youtube.com/watch?v=bJMFM_PWThw
https://www.youtube.com/watch?v=5RGWtV6jKVk
ESA: https://bit.ly/3jnpfuG
Nasa Dünya yangın haritası: https://go.nasa.gov/3fslWBo