Her şey yetiştirilebilir, her şey. Yeter ki tohumu toprakla buluşsun. Önemli olan büyütebilmek. Nigar Abla diyor ki; “eskiden dağa eker, meyvesini toplamaya gederdik. Şindi en gözel tarlaya eksen susuz hayatta olmaz. Kendi kendine öyle böyürdü.” Konuşmaya eşlik eden eliyle bir mısırı tarif ediyor sanki. El aşağıdan yukarıya doğru bir düz çizip, en tepede mısır püskülüymüş de rüzgarda salınırmış gibi yapıyor. Eski mevsimleri, o elin ektiklerini pıtı pıtı sulayan yağmurları düşünüyorum. Oysa şimdi Akdeniz’in çorağında bir çiçeğin susuz büyüyebileceğini hayal etmek bile zor.
Baharı neredeyse yağmursuz geçirdik. Kısa bir süre önce yağan son yağmurla saçtığım, kuşların, rüzgarın, karıncaların taşıdığı, yüzünü göstermekte geç kalan kimi tohumlar göründü ama sanırım büyüyemeyecekler. Bazen öyle geliyor ki sanki toprak uyanmayı bekleyen tohumlardan ibaret.
Görsel: Kılıç otunun tohum kesesi ve tohumları. Bir zaman sonra çiçeğe dönüşecek olanlardan.