Bir kayayı mesken tutmuş top kayakoruğunu görünce sukulent adıyla bilip saksıda yetiştirdiğimiz bitkiler başka bir anlam kazanıyor değil mi? Sanki biri dağı yuvası bilen tilkiye, diğeri kafesteki kaplana dönüyor.
Bir görüş, tek bir fark ediş, olasılıkları çoğaltıyor. O salonlara, kaplara, pencere önlerine yakıştırdığımız, dişlerini çıkarmış, batırmış tırnaklarını kayaya, uluyor. Tersine bir yolun da tutulabileceğini gösterip, bir duvarı yıkıyor top kayakoruğu. Daha doğrusu başka başka sebeplerle yıkılmış bir duvarın iyi ki yıkıldığını gösteriyor.
Dünyada sadece Türkiye’nin Akdeniz ve Ege bölgelerinde ve Kıbrıs’ta 10-1100 rakımları arasında, kireçtaşı kayalıklarında yaşıyor. Çiçeklenmeden tanıyabilmek zor. Çiçeklenme biçimine göre hangi tür olduğu anlaşılabiliyor. Ben de tanışabilmek için yolumu düşürüp durdum yaşadığı ıssıza. (Son fotoğraf). Bir zamanlar ekin ekilip harman kaldırılan, keçi beslenip süt sağılan, dal toplanıp ocak yakılan ama şimdi terk edilmiş bir kuytuda yaşıyor. Öylesine terk edilmiş ki tersine giden yollar neredeyse görünmüyor.