Burada şiir yazabilir, şarkı söyleyebilir, ötüşür, bağırır sesimizi dinleriz. Üzerimizde bir kuş uçmayı öğrenirken. Çünkü hem karanlık hem dere.
Suyun döküldüğü yüksekliğe göre çıkardığı sesleri nasıl taklit edebiliriz ve çağlamıyorsa nedir ki suyun sesi?
Bir ot, suyun içinde, taşın dibindeki. Almanca’da adı “suyun arkadaşı” iken, Türkçe’de “koyun pıtrağı” imiş (Eupatorium cannabinum). İsimdeki bu ilgisizlik otun Avrupa’dan gelip buraya yerleşmesiyle ilgili olmalı. Daha tanımadan bir isim vermiş, isim verip unutmuş olmakla. Oysa koyun pıtrağı adı öylesine çok ki. Hangi koyun, hangi pıtrak? Çok hevesli tohumlar kendini taşıtmaya. Bu yüzden tüylerimizin yerine torbalar, keseler ve cepler taşıyoruz. Sadece para için mi sandınız?
Pıtrak adı etimoloji sözlüğüne göre Eski Türkçe’de bir tür dikenli bitki anlamına gelen “buturġak”, sözcüğünden evrilmiş. Pîr Mehmed’e göre “demir dikeni” imiş “buturġak”. Gel de demir dikeni pıtrağıyla koyun pıtrağını yan yana getir. Gel de her dikene pıtrak de? Kim yanaşabilir demir dikeninin dikenlerine?
Dua: Ayağına her bir diken ayrı ayrı batsın ki her birine ayrı isim veresin.
Suyun arkadaşı çok. Eğer yapraklarına dikkat etmeseydim bu bitkiyi de uzaktan koyun pıtrağı sanabilirdim. Bitki tanıma programları ne kadar geliştiyse de hala bilicilere ihtiyaç var. Ekicilere olduğu kadar değil ama. Çiçeklerini acemi gözler birbirine benzetebilse ve ikisi de suyu sevse de yaprakları, görebilirsek meyveleri çok farklı. Koyun pıtrağı mızraksı basit yapraklar taşırken, haseki sedefi üç parçalı yapraklara sahip.
Fındık dallarının yay çizerek şemsiyelik ettiği dere kenarında; sesler, kokular, kelebekler, arılar ışık ve gölge, hayvanların ayak izleri ve ışığa ulaşmak için türlü biçimlere girmiş ağaç gövdeleri, kuş sesleri, yosun tutmuş kayalar ve ölülere adanmış hayratlar arasında yürürken karşılaştığımız bu püsküllü güzelin kim olduğunu bilmek hiç önemli değildi. Oradaydı; parlıyor, salınıyor, hayvanları buyur ediyor, içli içli kokuyordu.
Ne zaman ki dönüp bilgisayarın başına oturarak bilmenin abasını giyindim o zaman önemli oldu ismi, cismi, nerede yaşadığı. Güney Marmara’da görebileceğimiz haseki sedefiyle (Thalictrum aquilegiifolium) şimdiye kadar Kazdağı Milli Parkı sınırları içinde karşılaştım.
Orman insana, anlatma, anlatamama derdi olmadan çıplak olma şansı tanıyor. Öbür türlü ne zor, her cümle bir aba. Cümleleri kuranın yanılan ve bilen, utanan ve cüretli, korkak ve cesur, öfkeli ve şefkatli, kendi macerasını yaşayan sıradan bir insan olduğunu unutuyoruz çoğu kez. Bilmeyi ve hikaye anlatmayı yük haline getiren bu dalgınlık. Hadi ormana gidelim.