Araya giren onca sene her şeyi silip süpürmemiş, yabanla yeniden karşılaşınca eşikleri aşmamızı sağlayacak bir kudret narı olarak duruyor çocukluk. Ancak o kadar uzun süredir bitkilerin farkında değilmişiz ki, anlatılar eskimiş bir kazak gibi çözülmüş, hikayeler kayıp. Olanı bize ulaşamamış, olmayanı faydacı, uzmanlaşmış bir dil aracılığıyla bize ulaşıyor. Bu dil olmasın demiyorum ama hikayelerin eksikliğini çekiyorum. Kim çekmez değil mi?
Takdir edebilmek için görmemiz, dokunmamız, koklamamız, tatmamız, bağlanmamız gereken bir dünya var. Kımıldıyor, parıldıyor, esniyor, kuruyor, çürüyüp yeniden doğuyor. İki taşın arasından bile yüzünü gösterme telaşında. Görebiliyor musun? Görebilmeyi dert edinmek gerek, görmeye başlamak için.
Bir sonbahar çiğdemi Ayı çiğdemi (Colchicum cilicicum). İri pembe/mor çiçekleri, bir soğanda 4 ila 25 arası çiçek bulunması, taç yaprak ortasından başlayıp yaprak sonuna kadar devam eden beyaz çizgileriyle tanınıyor. Sarı başçıklara (anter), uzun başçık saplarına sahiptir (filament). Çiçekler 6 taç yapraklıdır. Bahar başında çıkan yeşil yapraklar yazın kuruduktan sonra Eylül-Ekim aylarında çiçeklerini göstermeye başlar. Cins adı olan ‘Colchicum’ Hellenistik öncesi Greko-Romen coğrafyasında “Colchis” adını alan bölgede bitkinin bol bulunmasına atıftır. Tür adı olan ‘cilicicum’ ise Akdeniz kıyısı boyunca varlık göstermiş “Kilikya” medeniyetinden gelmektedir. Akdeniz bölgesinde 1980 rakıma kadar görülebilir. Öyle davetkar bir sözcük ki bu “görülebilir”.
Ek bilgi: Likoser (Colchicum polyphyllum) olma ihtimali de var. Aradaki ayrımı yapabilmek için özellikle bitkinin soğanına bakmak gerekiyor ama bunu yapmaya razı olamadım.