Sumak biter bitmez de sıra Menengiç’e geliyor. (Pistacia terebinthus) Aslında ikisi aynı anda toplanmalık kıvama geldi bu sene. Geçen sene bu zamanlar ise bulutların yağma provaları yapıp durması yüzünden toplayamamıştık Menengiç’i. Sumağı da birazcık ekşisinden etmiştik.
Menengiç hakkında Kırağı Dergi’den, Delice yazı ekibinin bir güzel yazısı var. “Kahve kokusuna yazılmış bir hikâye”. O konuşsun;
“Koca Menengiç, gün geçirmez denilen dallarının altına atılan sandalyelerde sürülen hayatlardan, taze sürgünlerini toplayan, meyvelerini şenlik olsun diye kavuran kadınlardan, kabuğundan akan sakızının hikmetinden mırıldanırken, onlar da anlatacaklarıyla, menengicin dalına konan bir kuş gibi şakımak istemişlerdi. Hani rüzgâr en tepe dallarda eserken kalkıp gidecekmiş gibi görünen ama yerinden memnun bir kuş gibi.”
Derginin bu sayısında Yağmur Telli Yücel’in saçtığı “Suna” narına dikkat. Hira Doğrul’un yazdığı “Sakallı” ise içimde dönerken sağı solu dağıtan tartışmaları yatağına sokarak bana öyle büyük bir iyilik etti ki, ona bir teşekkür borçluyum. Kırağı’yı nerelerde bulacağınızı öğrenmek için lütfen sayfaya bir uğrayın; https://www.facebook.com/kiragidergi/