Kelebeklere kaptırıyorum kendimi. Bir kelebek, başka bir kelebek daha. Hepsinin hayatı hakkında aynı bağın altını çiziyorum, kara kalemle bastırarak. Hayatlarımızın bitkilere bağlı olduğunu anlatabilmek artık çok zor, bu yüzden onlara karşı kayıtsız kalabiliyoruz. Soframıza aracılar, ambalajlar, yollar kat ederek gelen meyve sanki meyve değil de meyvenin hologramı, soluduğumuz hava medeniyetimizin marifeti. Yediğimiz sebzelerde, meyvelerde değil de tıbbi bitkilerde şifa arıyoruz örneğin. Sağlıklı bir lahananın da aynı zamanda tıbbi bir bitki sayılabileceği üzerine bilgimiz, görgümüz buharlaşıp uçmuş. Bitkilere olan bağımlılığımız, bir bitkinin ne olduğu, insan için ne anlam ifade ettiği, edebileceği kalın bir perdenin ardında. Perdeler hep kapalı.
Kelebeklerin yaşamına baktığımızda ise hiçbir dolayım, ara, mesafe olmadan, kelebeğin, var olmasına sebep olanla ilişkisini görebilmek mümkün. Eğer o bitki olmasa o kelebeğin de olmayacağı bir ayna. Sarı azamet’in (Colias croceus) baklagillerini elinden alırsak bir daha onu göremeyiz. Baklagiller de vermez kelebeğini. Bitkilerle uğraşırken, onlara baktığımı, onları gördüğümü sanarken bir kelebeğin yolumu kesivermesi bundan.
Larvalarının besiniTrifolium, Medicago, Vicia, Lotus, Onobrychis, Astragalus, Colutea, Hippocrepis vb. türü baklagil bitkilerdir.