Sumak, Akçakesme, Meşe türleri, Sandal, Alıç, Çıtlık, Menengiç, Defne, Katran Ardıcı, Boz Ardıç, tek tük de olsa Erguvan, Keçiboğan, Karaçalı, Mersin, Katır tırnağı, Tüylü Laden, Yabani yasemin, Patlangaç çalısı, Boyacı sumağı, Gevrecik bu bölgede Kızılçam’la birlikte büyüyen ağaçlar/çalıların bazıları. İsimlerini yazarken gözüm bir yandan buradaki tepeleri, yamaçları tarıyor. Hepsini saymaya yerimiz yetmez ama tek/iki yıllık bitkilerle birlikte bugüne kadar kaydedebildiğim toplam 500’e yakın türü barındıran bir topluluktan bahsediyoruz. Bu kadar türle tanışmamı da büyük ihtimalle orman kesimine borçluyum. Kesimden sonraki ilk sene her yeri bir daha göremediğim bitkiler sarmıştı. Kesif bir Kızılçam ormanında ise çoğuna yer yok. Örneğin arada kalmış Sandal veya Menengiç’lerin pek keyifsiz olduğunu görebiliyorum, bir işareti -belki yangını- üzerlerine doğacak kesintisiz gün ışığını bekliyor gibiler. Ancak yer açılırsa büyüyebilirler. Eğer açılmazsa kenarları, köşeleri, çamın bitmediği açıklıkları veya büyümekte nazlandığı kayaları kapmakta mahirler.
Yangın alanlarına meyve ağaçları öneriliyormuş ya ekim için, oysa zaten var. Bu saydıklarımın birçoğu meyve ağacı. Üstelik bildiğimiz meyve ağaçlarından çok daha güçlüdürler, bakım istemezler ve ömürleri kuraklıkla imtihanla geçmiştir. Kuraklığa karşı edindikleri donanım ise dudak uçuklatır. Meyvelerine insandan çok yaban değer verir. Halihazırda maki ve Kızılçam ormanlarının doğal birer üyesi ve hayvanların ekmeğidirler. Sandal meyvesini kuruttunuz mu hiç? Ya Çıtlık’ın çikolatalı şekerlerine ne demeli? Antep fıstığının rol çaldığı küçücük meyveleri Menengiç’in? Alıç’ın kimi al, kimi sarı merhemi? Defne’nin sabuna da dönüşebilen siyah incileri? Sumak’ın ekşi destanı?
Eğer kesimden sonra Kızılçam tohumlaması yapılmasaydı büyük ihtimal bu alana maki yerleşirdi. Kesim alanındaki eğimlerde ve kayalık zeminlerde zafer onların. Kızılçam’ı bastıracak kadar güçlüler. Bu yüzden kesim sonrası çıkan tüm dallar güçlü maki bireylerinin üzerine serilir ki Kızılçam tohumları fırsat bulup çimlenebilsin. Bunlardan en önemlisi de Kermes meşesi’dir. Üzeri kesim artığı Kızılçam dallarıyla örtülü bırakılır. Ama dinleyen kim? Hangi örtü Kermes meşesini durdurabilir? Bir süper güç seçme şansım olsaydı, Kermes meşesi gücü dilerdim. Keçilerin durmaksızın yonttuğu, durmaksızın sürgün veren ölümsüz. Henüz acemiyim, yeni halleşiyorduk, bahçedeki birkaçını ağaca çevirme çabalarımla öylesine dalga geçtiler ki, önlerinde eğilip bir daha doğrulamadım. Artık aramızdaki ilişki eser miktarda bile kontrol yanılsaması içermiyor. Palamutları da kuşun, domuzun, keçinin, dilerse insanın meyvesi. Meyvelidir yabanın ormanı, insanın kaybıdır bunları meyveden saymamak.