Pazara gittiğimde yaş almış bir teyze önüne bezini sermiş üzerine de yeşillikleri dökmüş oturuyor olduğunda, yanına yaklaşırdım. “Bunlar nedir?” diye sormak için. Kekik, payam, kantaron artık her ne varsa önünde, sayardı tek tek, ne olduğu önemli değildi de, “hepsini yayladan topladım”, dedi mi kalbim dağlanırdı. Büyülü cümle. Neden büyülü acaba? İnsan eli görmemişten derildi, demekti öncelikle ama ondan da önce kayaların üzerinden aşan teyzenin hayali gelirdi gözümün önüne. Hemen önünde duran kekiğin önceki seneden kalan kurumuş dalları şalvarına takışacak. Eğilip başından taze sürgünlerini kırıverecek. Biraz ileride bir payam görecek onun da çağlasını toplayıp bezine saracak. Çiçekli dallarıyla kantaronu da gördü mü tayınını çıkardı demektir. Sonra kuracak pazarda sofrasını.
Böyle teyzelerin önündeki zerzavatlar o kadar az olurdu ki, kazandığıyla, pazara gelirken harcadığı anca denkleşecek. Lakin canın dağda gezmek istemesi, kekiğin kokusunu içine çekmek istemesi var, belki bir sebebi de odur, bu yere serilmiş örtünün. Ki kekiklenmiş bakışlarıyla “evet” derlerdi, “gezindim, kokladım, he ya, dünya var!”
Şimdi kekik (Satureja cuneifolia) toplarken onların elleri de katılıyor ellerime.