Mara’dan Çömelek’e giden yol da Çömelek de ruhumun hiç ayrılmak istemediği yuvalar oldu. İlk kez bu yakınlarda Alanya’ya giderken görmüş, Dua şiiriyle kutlamıştım bu tanışmayı. Tek satırlık bir şiirdi; “Yeryüzü” diyordum. Bugün yine “yeryüzü” dedim. Yazınca bir anlamı olmuyor ama coğrafyaya benzeyen bir vurguyla yineliyorum bu sözü. “Yer” kaya gibi düşüyor dilimden, “yüz” derken yuvarlana yuvarlana bir düze varıyor kaya. Ü’yü de uzatıyorum da uzatıyorum. İşte şimdi yerini bulmuş da burada filizlenip, hemen aşağıdaki Sason kanyonunu çok seven kavaklar gibi dallarını gökyüzüne uzatacakmış gibi. Ki uzatmış işte hepsi. Kim diyebilir ki işte bu kaya, bu da kavak, ihii insan.
“Beni böle çek” diyen Nesibe Teyze hangisi mesela? Dün toprağı bellemiş, acılamış dizleri. Yardım lazımmış sarımsağı ekmeye. Biz ayıklıyoruz, o ekiyor. ‘Ben de ekeyim mi’ dedim. “Ekebili misin?” dedi. “Bilirim.” Sonlara doğru, bir çizi kalıyor. “Sen endere ek, ben de bura” deyip gülerek ekliyor; “ekecek birini bulunca elim yalnız ekmeye gitmiyoru”.