Bir tane dut ağacı çevresini değiştirip dönüştürmekle meşgul. Mesaisi sabahın ilk ışıklarıyla başlıyor, gün batana kadar devam ediyor. Eğer karanlıkla ortaklığını düşünürsek 7/24 çalışıyor diyebiliriz. Meyve yapmasıyla birlikte hayat başında toplandı. Bahçenin merkezi oldu. Hatta dünya çevresinde dönüyor desem yeridir. Arap bülbülünün, tilkinin, karatavuğun ve bizim dünyamız. Kalkıyoruz dutla, yatıyoruz dutla. Akşamları dallarını silkeliyorum. Sabah kalktığımda tilkinin düşen bütün dutları teker teker seçmiş olduğunu, kimi taşları yerinden oynatıp, dutun kokusunun peşinde eşelendiğini görüyorum. Gün boyunca da arap bülbüllerinin sesini dinliyoruz. Bahçe cıvıldıyor, gün cıvıldıyor. Susmuştu. Erkenci ve akşam kuşlarımız vardı bir tek.
Bir heyecan, bir koşuşturma dutun başında. Hemen koşuyorum ama ürkütmeden. Aaaa arap bülbülleri mi gelmiş. Hoş geldiniz. Gözlerimiz yollarda kalmıştı. Gencecik bir ağacın dutu ne olacak, toplasam büyük bir kâse belki. Ama şimdi hiç bitmiyor. Kendimize saklasak sadece bize, bölüşünce herkese yetti. Tek bir dutun yapabildiği bizi öylesine tıka basa doyurdu ki, aklımızda türlü çeşit düşler, karnımızı sıvazlayarak oturuyoruz.