Bilim insanları uzayda yaşam var mı diye araştıradursunlar Dünya’da başka gezegenler bulalım biz. Üstelik bulabilmek için öyle milyon dolarlık uzay gemilerine de ihtiyacımız olmayacak. Biri de dalağan gezegeni (Urtica pilulifera). Bilinen adıyla bir “ısırgan” türü. Dünya gibi, hem kendi etrafında hem de Güneş’in etrafında dönen, içinde hem su hem de türlü cevherler bulunduran yaşanılabilir bir gezegen. İlkin terk edilmiş bir ağılda sonra da terk edilmiş bir evde rastladım ona. Terk mi etsek acaba bir yerleri? İçinde yaşayanı olsa büyük ihtimalle ya çim ekilecek ya beton dökülecek koca bahçe dalağan ve ebegümecinin olmuştu, ohhh! Bu bahçeyi de dalasın diye aldım geldim tohumlarını.
Tıpkı ısırgan/cılağan (Urtica urens) gibi genç bitkinin toprak üstü kısımlarıyla pişirilerek yemek yapılır (haşlama, kavurma, börek içi vb.). Fayda listesi bir hayli uzun ve gösterişli. Tıbbi kullanımlarını özetlemek bile zor. Sadece kullanıma dair ufak bir not düşebilirim; kimimizde çayı veya çiğ yaprakların ezilmesiyle elde edilen su ve püre nadiren de olsa alerjiye neden olabiliyor. Bu yüzden güvenli kullanım bilgisine sahip olmak gerek. Boya bitkisi oluşu, ip, kumaş ve kâğıt yapımında kullanılması, komşu olduğu bitkilerin uçucu yağ üretimini artırarak bitkileri daha dirençli hâle getirmesini de eklemeli. Isırgan özellikle azot açısından zengin toprakları tercih eder. İnsan faaliyetlerine bağlı olarak -hayvancılık, tarım (yapay gübreler)- farklı bitki topluluklarına yerleşir veya yerlerini alabilir. Aynı özellikleri yapay gübrelerin yoğun olarak kullanıldığı toprakların iyileşmesini de sağlayabilir. Koyun, eşek, ayı, geyik, tavşan, fare, kuş, kelebek, ağustos böceği, salyangoz türleri vb. için çok önemli bir besin kaynağı ve bazıları için de yuvadır. Aglais urticae, Nymphalis io, Vanessa atalanta bitkiyi yuva bilen kelebeklerden. Yumurtalarının adresi ve tırtılların besini. Hatta bahçede kimi böcekler onunla birlikte yüzünü gösterebilir. Batınca acıya ve tahrişe sebep olan maddeleri vücudumuza zerk eden tüyler, bitkiyi pek koruyamamış gibi görünüyor, öte yandan koyun ve kimi yaban hayvanlarının bokları çimlenmeye bırakılınca görülmüş ki en çok çimlenen tohum Urtica dioica’ya, tıbbi ısırgan diye bildiğimiz ısırgan türüne ait. Tabii bu sonuç araştırma yapılan bölgede hangi ısırgan türlerinin doğal yayılışı olduğuna göre değişebilir. Görünen o ki insan dışında kalan hayvanlar, üzerinde nasıl gezileceğini, neresinden ne zaman ısırılacağını biliyor. Örneğin koyunların, yapraklar solduktan sonra yemeye meyilli olduğu görülmüş.
Bitkinin dokunulduğunda zerk ettiği sıvı; serotonin, histamin, asetilkolin gibi maddeler de içerir. Başka özellikleri yanında serotonini mutluluk hormonu diye de tanıyoruz, histamin lokal bağışıklık yanıtlarıyla -antihistaminik ilaçları düşünün-, asetilkolin ise öğrenme ve hafızayla ilişkili. 3 madde de sinirsel iletişimi sağlayan kimyasallar (nörotransmitter) grubuna giriyor. Belki de bu manidar iğnelemenin uzak tutmak dışında başka amaçları da vardır. Deryayı kişisel bir yorumla kapadım, mevzu derin. Gidip ellerinizi bile isteye ısırgana kaptırmayın yine de. Alerjik tepkiler kişiden kişiye değişebilir ve bu cinsle ilgili uç örnekler de vardır. Örneğin Yeni Zelanda’ya özgü “Urtica ferox” türüyle temas eden at ve köpeklerde zehirlenmeler, nörolojik fenomenler ve ölümcül zehirlenmeler görülmüş, hatta bir insanın ölümüne yol açmıştır. Tüylerin ne işlevleri ve etkileri ne de hangi maddelerin bu tür reaksiyonlara yol açtığı konusunda fikir birliğine varılmış değil. Asetilkolin ve histamin gibi maddelerin bitkilerde yaygın olarak bulunması yüzünden savunma için özel olarak geliştirilmediklerini daha çok bitkiler tarafından bir tür silah gibi kullanıldıklarını düşünen bilim insanları da var. Zaten ısırganla aynı aileden Avustralya’ya özgü bir bitki olan Dendrocnide moroides, reaksiyonlara sebep olduğu tartışmalı bu üç nörotransmitterin pabucunu dama atmış görünüyor. Bitki, ağrı yapıcı özelliklerini kurutulmuş örneklerde bile on yıllar boyunca devam ettirebiliyor. Isırgangillerde bulunan ilk nörotoksin de Dendrocnide moroides’e ait. Bitkiyle temas etmek hatta arada güvenli bir mesafe olmaması bile büyük sağlık sorunlarına yol açıyor; ağrı, acı, kusma, yanma hissi, hapşırma, gözlerde sulanma vb. Kendisini böyle olağanüstü bir şekilde koruyabilen bir bitki bile bugün iklim krizi tehdidi altında; nüfusları azalıyor. Tabii buna karşı bir savunmaları yok.
Bu kıssadan ısırganları yok etmemiz gerektiği sonucunu çıkarmayalım aman. Bahçenize ve kendinize yapabileceğiniz en büyük iyiliklerden biri ısırganları davet etmek olur. Isırganlar yüzyıllardır kullandığımız ve üzerine en çok çalışılmış bitkilerdendir. Ve muhtemelen her biri tıbbi olarak kullanılabilme potansiyeli taşıyorken Urtica dioica’nın ünlenmesi bilimsel çalışmaların daha fazla yapılabildiği ülkelerde baskın tür olmasıyla ilgilidir.
Geçen bahardan beri aklımda taşıyordum dalağanı. Taşıyorum ama yük değil. Bir türlü takip edememiş, tohumlarını yakalayamamıştım. Türkiye’de yetişip meyveleri yuvarlak toplar şeklinde olan tek ısırgan türü olduğu için de tanıması çok kolaydır. Bir yemişe bakmak için çıktık yola. İki yemiş ve dalağan tohumlarıyla eve döndüm. Ne zaman baksam, ne zaman görsem hep düş, hep derin. Yeter ki yürü. Biri meyveye dururken öteki tohumda, biri kururken diğeri pembe.
Kaynaklar;
https://d-nb.info/1132711452/34
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC6100552/
https://link.springer.com/article/10.1007/s11101-020-09680-x
https://www.mdpi.com/2072-6651/13/2/141
* Türkiyenin Yabani Besin Bitkileri ve Ot yemekleri, Prof. Dr. Erhan Tuzlacı, Alfa Yayınları, 2011
Makalelerin bazıları ücretli. Okuyabilmek için DOI numarasını şu adrese yazmanız yeterli; https://sci-hub.se