Tohum toplamak keyifli iş, ayıklamak incelikli iş. 100’e yakın ve her birinin içinde yaklaşık 20 tane tohum olan keselerden, yani 2000 tohumdan bir avucu doldurmayan sağlam tohum çıktı diyordum ki, şimdi fotoğrafa bakınca delikli tohumlar gördüm. Demek bir elemeden daha geçilecek. Böyle böyle topluyorum yabanın tohumlarını. Yabanın tohumlarının kapısı açık. Zehirle kapılarını mühürleyen yok. Cümle hayvanat içeride.
İçinde hayat olandan razı olmam mı? Ne kabuklar var, tıklatsan kapıyı, kapı duvar. Bırak tırnak kadar böceği keseden ejderha çıksa sevinirim diye diye tohum odasından çıkıyordum ki Misket’le karşılaştık. Bazı söyleyecekleri varmış;
– İnsanların hayvanlardan geldiğine emin misin?
– Tam tersi olmasın!
– Bir de profilden bak.
– Offf. Sana laf anlatacağıma gider kafamı küle gömerim daha iyi.
Güzeldi orası. Bazı ceviz kabuklarının içinde ceviz de buldum.
Batı, insanın hayvani bir doğası olduğunu düşünür ve varsayımlarını bunun üzerine kurarken – sürekli insanın içindeki hayvana seslenerek vahşeti çağırır veya bastırmaya uğraşır, ama ne olursa olsun bu vahşet, hayvan doğamızla ilişkilendirilir- başka halkların tam tersini düşündüğünü söyler Marshall Sahlins; “hayvanların bir insan doğasına sahip olduğunu” Buradaki karşıtlığın mutlak olmadığını zira evcil hayvanlarımıza insani nitelikler atadığımızı ancak burada yabani veya evcil, çok çeşitli hayvan türlerini doğaları itibariyle insan sayan halklardan söz ettiğini, ekler. “Onların gözünde bu hayvanlar, insani bir düzeni olan kendi toplumlarında yaşarlar; insanlarla aralarındaki bedensel farklar öze ilişkin değil, yüzeyseldir ve hatta böylelikle insan görünümüne dönüşebilirler. Aynı şekilde insanların da hayvan formuna büründüğü ve hayvan topluluklarında yaşadığı düşünülür.” *
* “Batının İnsan Doğası Yanılsaması”, Marshall Sahlins