Hemen her şeye bir karşılık biçilebilen dünyada insanın tohumdan yetiştirdiği endemik bir bitkinin, büyüdüğünü ve tohum verdiğini görebilmesinin bir karşılığı olmaması ne güzel. Yapılaşma baskısı yaşam alanlarını günbegün, gözümüzün önünde yok ediyorken. Sadece sıradan insanların değil, bitki varlıklarını koruması/umursaması gereken kurumların da dahil olduğu bir talan bu.
Akdeniz bölgesi endemiği olan Çalba (Phlomis leucophracta) bunlardan biri. 5 yaşında. Tıpkı tıbbi ve ıtri bitkileri dererken yaptığımız gibi endemik olsun olmasın bir bitkinin başından tohum alırken en fazla üçte birini alıyoruz ki bizden çok daha iyi becerdiği çoğalma işine devam edebilsin. Tohumları, bitki tanılarında yer alan veya ufak bir araştırmayla bulabileceğimiz deneyimlerden yola çıkarak sevebileceği bir yere ekiyoruz. Örneğin bitki tanısında Çalba; kireçtaşı kayalarında, metamorfik yamaçlarda, makide, meşe çalılıkları ve nadas alanlarında görebileceğimiz bir bitki olarak tarif ediliyor. (Kaynak her zamanki gibi Davis’in Flora of Turkey’i) Toprağından çok taşı olan bahçenin bir taş duvarının önüne ekiyoruz. Zaten Akdeniz’deyiz, yuvasında. Zaten elimizi sallasak kireçtaşına ve makiye çarpıyor. Ayrıca hiç nazlanmadığını, farklı ortamları da sevebileceğini yurtdışında kimi fidecilerde satılmasından, saksıda bile yetiştirilebilmesinden anlıyoruz. İnsan faaliyetleriyle bitki örtüsü tahrip edilmemiş olsaydı büyük ihtimalle bahçede de yaşıyor olacaktı. Kendiliğinden yetişen kardeşlerine işte bu kadar yakınız. Hemen arkasında, genellikle adı geçen alanlarda birlikte görüldüğü endemik Topuz şalba (Phlomis monocephala) var. Onu da tohumdan ektik. Çalba’nın her bir çiçeği 2 tohum yapıyor. Bunlardan zayıf olanı, yani çimlenme yeteneğine sahip olmayan tohum, rüzgarı görür görmez uçup gidiyor. İrice, tok olan ise eğer hayata tutunabilirse yeni bir Çalba olacak.
Yerini yadırgaması, ıhh yeşermem demesi için hiçbir sebep yok. Ve yeşeriyor da. Son iki senenin kuraklığıyla diğer kardeşleri çiçek bile yapamaz hale gelmişken O, bir nebze olsun korunup kollanıyor olmanın keyfini sürüyor. Sulanmıyor ama arkasında toprağın nemini koruyan koca taş duvar var. Köklerini duvarın tabanındaki karanlığa uzatıyor.
Mevsim boyunca sarılı kırmızılı çiçeklerinin tohuma dönüşmesini izledim. Şimdi avuçlarımda. Avucum bir tohum çanağı. Ayasını toprağa doğru çevirdin mi tohumları dökmeye yarayan.
Not: Yaprak kenarlarındaki beyaz sınıra dikkat. Özellikle sonbahar/kış daha belirgin oluyor. Son fotoğraf ve ana görsel doğada kendiliğinden yetişen bir bireye ait. Bu birey koyu gölgede yetişip daha kırmızı tonlar edinirken bahçeye ektiğim güneşte olduğu için sarı-turunculu tonlar edindi. Sanırım kırmızıları görebilmek için gölge veya yarı gölgeye ekmek gerekiyor.