Tohum saçmıştım. Kış boyunca çoğunu kuşlar yedi. Otların arasında dolaşıyorum ama hiç görmeyi ummadan. Birkaçının izine rastladım yine de. Pülüskün gördüm mesela. Çoban gülü iyice yerleşiyor. Yabani Adaçayı da öyle. Teke sakalları ve Yemlikler benim saçtığım tohumlardan mı bitti, yoksa saçma işini kendileri yapıyor diye mi çoğaldı bilemiyorum. Zaten burada yetişen bitkileri bahçeye taşıdığım için benim elim, karıncanın eli, kuşun eli, bitkinin eli karıştı birbirine.
Hala çıkmayı ertelemiş birileri varsa yüzünü görebilmek için her bahar sorduğum soruyu yineliyorum; otları biçsem mi acaba? Günlerce bu soruyla yatıp kalkmadan yapamıyorum bu işi. Darwin’in bitkisi Kanarya otu (Phalaris canariensis), bazen köpeklerin kulağına kaçan Pisipisi otu (Hordeum murinum) ve Yabani yulaf (Avena fatua) dışında dışında henüz uzaktan gözlemlemekle yetindiğim buğdaygiller üyesi çoğu. Biçmemek için kanatlı sebeplerim de var artık. Geçen sene tanışıp bahçede bolca gözlemlediğim Kara muratlar yumurtalarını buğdaygiller üzerine bırakıyor. Üstelik bunu uçarken rastgele yapıyor dişi kelebek. Tırtıllarının besini buğdaygil bitkiler. Pupa (koza) evresini de toprakta sığ bir çukurda geçiriyor. Toprağı eşelerken böyle kırmızımsı kahverengi pupalar görürseniz nerede bulduysanız oraya bırakmanız gerek. Bu pupalardan bir kelebek çıkacak. Civciv de kuş da çıkabilir. En sevdiği yerler de otların seyrek büyüdüğü platolarmış. Bahçeyi tarif ediyorlar.
Bahçede geziniyorum bu soruyla ve bir kelebekle birlikte. Şifan’a sarılmış Yabani bezelyelerle karşılaşıyorum (Pisum sativum). Öyle bir tutunması var ki bezelyenin, hiç boğmadan Şifan’ı. Kimin bu kadar güzel bir bastonu var? Yaşayan baston. Biçersen yıkılır bezelye de kelebek de.
Not: Pupa ve tırtıl görseli şuradan; http://www.pyrgus.de/Aulocera_circe_en.html