Böceklerdeki göz tipleri ışık ve hareketi algılamaya yönelik gelişmiştir. Buradan yola çıkarsak bazı böcekleri ektiklerimizin lezzetli olmadığına ikna edebiliriz belki. Hâlihazırda renk oyunlarıyla onları tuzağa düşürüp öldürmeye yönelik yöntemler var ama dediğim o değil. Uzaklaştırmaya, “hadi yoluna git, burada sevebileceğin bir şey yok” demeye çalışmaktan bahsediyorum. Elbette küçük bostanlar için; yoksa dönümlerce araziyi kapatıp, burası benim diyemezsiniz.
Gözlerindeki lensler şekil değiştirmediği için odaklanma -yakın, uzak algısı- da gerçekleşmez. Bir resim kâğıdı üzerine tüm renkleriyle serili gibidir dünya. Abbott’ın Düzülke’sine benzer. Bazen onlar gibi bakmaya çalışıyorum. Gibi sadece. Örneğin çiçeklenmiş bir ekin ebesi nasıl görünüyordur? Birçok böceğin insanınkinden daha geniş bir renk yelpazesine sahip olduğu düşünülürse varın gerisini siz düşünün. Bahar geldi mi çıldırmamak işten değil. Hangi çiçeğe konacağını şaşırır insan. Onlar da mecnun gibi birinden kalkıp diğerine tünüyor zaten. “Hımm, bu nektar pek güzelmiş, arkadaşlara adresini vermeli.”
Ekin ebesi (Vaccaria hispanica) Türkiye’nin her yerinde kolayca yetişen, zararlı ot olarak görülen tek yıllık, dirençli, kanaatkâr bir bitki. Yaprakları yemeğe tat vermek için baharat gibi kullanılıyormuş, tohumları da öyle. Yapraklar marul gibi kokuyor, bir yere gitmiyor kokusu, olduğu yerde duruyor. “Saponin” içerdikleri için kullanırken miktara dikkat etmek, hemen bütün yenilebilir otlarda olduğu gibi körpe yaprakları yemek gerek.
Bitkinin tohumları Çin’de yaklaşık 2000 yıl boyunca süt arttırıcı, menstrüasyon kolaylaştırıcı olarak kullanılmış. Bu etkileri dışında yatıştırıcı, iltihap dağıtıcı, idrar söktürücü, kan dolaşımını hızlandırıcı, yara iyileştirici olarak da kullanımı var imiş. Türkiye’de de bitkinin köklerinin terletici olarak değerlendirildiği bilgisi verilmekte. Ayrıca yabani kuş yemlerine karıştırmak için ve süs bitkisi olarak yetiştiriliyormuş. Tevekkeli değil değme süs bitkilerine taş çıkarır bu pembeler.
* “Düzülke”, Edwin A. Abbott, Çevirmen: Hasan Fehmi Nemli, Ayraç Yayınevi, 1999