Bitkilerde alışılmışın dışında oluşan, basık ve bant biçiminde genişlemiş dal ve sürgünlere ‘Fasciation” adı veriliyor. Bir Çömlekçatlatan (Glaucium sp.) bitkisinde görmüştüm ilk, şimdi de papatyagillerden bir bitkide karşıma çıktı. Prof. Dr. Muzaffer SELÎK bu yayvan sürgün oluşumundan bahsettiği makalesinde; “Hatta bazı bitkilerde geniş sürgün oluşumunun latent bir taslak olarak var olabileceği dahi olası görünmektedir.” diyor. Mutasyona uğrayarak , bir patojene tepki göstererek, basınç yüzünden veya bilinmeyen bir sebeple vejetasyon noktası değil hattı oluşturarak ortaya çıkarıyorlar bu latent (gizli) taslaklarını.
Mutasyon konusu beni cezbediyor. Örneğin insanlarda akromegali ve jigantizm hastalıklarını düşünüyorum. Kabaca birinde iç organların, kafatasının, ellerin, ayakların genişlemesi, ötekinde ise uzaması söz konusu. Devler yaratıyor hayat, hep yarattı. Deniyor, yanılırsa, baştan başlıyor. Kendini yeniden ve yeniden yazabilecek güce sahip. Elinden bu imkanı almadığımız sürece. Ama alıyoruz. Hem öyle canını acıtarak, aşağılayarak alıyoruz ki. Bir süredir “Çernobil” adlı diziyi izliyorum. Çernobil’de olanların nasıl sadece orada kaldığını anlatıyor dizi. Orada kalmış çünkü birçok ayrıntıdan dünyanın geri kalanının haberi yok. Örneğin reaktör patladıktan sonra evcil hayvanların kapı kapı gezilerek tek tek öldürüldüğünü ve üzerlerine beton döküldüğünü bilmiyordum veya patlamayla birlikte çıkan yangına müdahale eden itfaiyecilerin kurşun tabutlara konularak ve üzerlerine beton dökülerek gömüldüğünü. Orada da bitkiler mutasyon geçiriyor ama radyasyon yüzünden veya belki insanların yerine, olduğundan utanmaktandır.
Akkuyu’ya kuş uçuşu 80 km mesafedeyiz. Çernobil’le Sinop arası kuş uçuşu 1095 kilometre. Nükleer enerji fikrinde hayatın en kesif aşağılanması yatıyor.
Kaynak; İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ORMAN FAKÜLTESİ DERGİSİ, 1980, http://dergipark.ulakbim.gov.tr/jffiu/article/viewFile/5000077532/pdf_365