Antakya ve Antep’te haylan kabağı, sıyırma kabak diye bilinen tohumlar dünyaya ilk pencerelerini açtı, açmak üzere. Bir sevinç, bir sevinç sormayın. Tohumda şaşırmıştır bu işe. Hiç azımsanacak şey değil, çok sevdiğim bir yemeğin kahramanını yetiştirmeye soyunuyorum. Yıllarca her yaz meyvesini yediğim bir sebzenin neye benzediğini, adım adım meyvesini büyütüşünü ilk kez göreceğim. Sevincim yerli. Ancak hâlâ bir tür su kabağı mı, başka bir kabak türü mü anlayamadım. Çocukken aldığım bir kayıt vardıysa bile üstüne ne bina ettiysem artık ulaşamıyorum.
*
Küçük meyvesini görünce anneme fotoğraflarını yolladım. Tam bu zamanlar bana tohumlarını gönderen teyzemin bahçesinde de çıkmış olmalı.
– Anne yoksa bu bir çeşit su kabağı mı?
– Hayır değil, su kabağı farklı (???)
– Sen su kabağı nedir biliyor musun ki?
– Nedir?
– Kernep, kernep (*)
– Ha yok, kernep değil.
– Neye benzeyecek peki büyüyünce?
– Uzayacak, daha çok büyüyecek, tüyleri gidecek, yeşil bir kabak olacak.
– Anne, ben çok meraktayım, yarın hemen gönderin fotoğraflarını olur mu?
– Tamam, ilk iş göndereceğiz.
*
Sabırsızlık etmişim o tüylü ilk meyve büyüyüp bir kavun oldu. Haylan kabağı da tüylü olmasına rağmen büyüdükçe tüy örtüsü zayıflayıp dışı açık yeşil ve desensiz bir kabağa dönüşüyor. Bildiğimiz su kabağı bu. Annem su kabağı türleri pek yenilmediği için yanılmış olmalı.
Bugün ilk hasadımı yaptım. Erken hasat oldu biraz ama öğreniyorum. Yerli türler pazarda yer bulamadığı için yok oluyor veya tohumları çok astronomik rakamlara satılıyor. Örneğin haylan kabağının 35 tane tohumu için internetten satış yapan bir firma 55 lira fiyat biçmiş. Çünkü ithal tohummuş. Evet Antakya, Kilis, Antep’ten ithal ediliyor (!) Tohumda bir modifikasyon da yapmış değiller, geleneksel diye satılıyor. Değiş tokuş, tohum paylaşımı da geleneksel. O hâlde tohumlarını Antakya veya Antepli bir arkadaşınızdan isteyebilirsiniz.
Yetiştiriciliği de çok kolay. Mayıs ortasında direk bahçeye ektiğim tohumların hepsi çimlendi. Bizim kültür bitkilerini doyurmayan kıt sulama imkânlarımıza rağmen meyve verdi.
Hasadını yaparken yemelik kıvama geldiğini anlamak için derisine tırnağımızı batırıyoruz. Ne çok yumuşak olacak ne de sert. Tırnak geçmeyecek kadar sertleşmişse bir çeşit su kabağı olduğu için bırakın su kabağına doğru yürüsün. Yumuşaklıkla sertlik arasında duran o kıvamı yetiştirdikçe öğreneceğiz.
Kabuğu soyulup ortadaki süngerimsi kısım ayrıldıktan sonra geriye kalan parçalar küp küp doğranıp sakız kabağında olduğu gibi domates ve soğanla yemeği yapılır. Tadına baktığınızda haylan kabağı hakkında ettiğim tüm bu gevezelik bir şarkıya dönüşecektir.
(*) Antakya’da su kabağına kernep denir. Benim için çok özel bir isimdir. Babam bize sinirlendiğinde hep “kernep” derdi. Elbette o zaman büyüyüp su kabağı aşığı olacağımı bilmiyordu. Benim su kabağını işlediğim gibi o da çocukluktan beni işliyormuş.