Bu ara kentte yaşayabilen, özellikle otsu bitki toplulukları üzerine okuyorum. Birçoğunun, tanıdığımız bitkilerin neredeyse %95’ini vareden mikorizal ağlara ihtiyaç duymayan bitkiler olduğunu farkettim. Kimileri ağ kurma yeteneğine sahipler, eğer yeterince zaman verilirse bunu yapıyorlar da, ama bu ağa muhtaç değiller. Ağa dahil olabilseler alacakları hiçbir desteğe ulaşamadan tek başlarına yaşama tutunmaya çalışıyorlar. Bu ağ onların hastalıklardan korunmalarını, ihtiyaç duydukları besinlere ulaşmalarını ve sağlıklı büyümelerini sağlıyor oysa. Ne garip bir düğüm ve nasıl tanıdık. İlmekler üzerine kafa yormamın yabana taşınmaya denk gelmesi bir tesadüf değil miymiş. Orman gördüğümüzden çok çok daha büyük ve sadece gökyüzüne, yeraltına doğru değil, içimize doğru da büyüyor. O usta bir ağ kurucu, iyi bir dokumacı. Subcomandante Marcos, Zapatista Hikayeleri’nde, Zapatismo’nun nasıl ağ örüleceğini bildiği için başarılı olduğunu yazıyor.