gelincik halinde

Gelincik halden hale girer. Bir hali de budur; kırmızı, pembe, turuncu taç yapraklarını döktükten sonra tüm görkemiyle görünen meyvesi veya içi tohum dolu olan tohum kabı diyelim; bunca güzel.

Biri tanıdığımızı zannettiğimiz ama aslında pek tanımadığımız gelincik, diğeri çok daha az tanıdığımız köpekyağı, bir tür gelincik yine ama meyvesinden yapraklarına oradan endamına farklı bir gelincik. Seviyoruz zannetmeyi. Ölçülere, hesaplara, kabullere uymayan birini görünce şaşakalana kadar zanlarımızla başbaşa burada, bu dağda.

İkisi de aynı alanda yetişiyor olmasına rağmen niye türleşmişler diye sordum? Bunun peşine düşecektim ama işler güçler alıkoydu. Bu soruyu unutmayacağım.

Gelincikleri meyvelerine bakarak birbirinden ayırıyoruz. Profilden ve üstten görünüşüne. İçi tohum dolu yapılar meyveleri. Şimdi yeşiller, sonra kuruyup bozaracaklar.

Sonra niye zeytinlerle acı baklalar birlikte yaşar? Çünkü Akdeniz’de çok yaygın bir uygulamaymış, yapay gübreler buyur etmeden zeytine gavur baklasını, acı baklayı yoldaş etmek. Zeytin böylece azotunu çıkarıyor bize acı ona tatlı gelen baklasından. Buradan kalan bir birlikte yaşama alışkanlığı geliştirmiş olabilirler. Traktörlere ve ot biçicilere rağmen.

Bir bok böceği ölmüş. Tam bokunu taşırken. Yarım kalan işleri başka bok böcekleri devralacak. Öyle bir topluluk düşünün ki herkesin mesleği aynı; yaşamak.

Bir tomurcuğunu yemişler köpekyağının. Kim yemiş diye bakarken yine mesleği yaşamak olan bir örümcek buldum ağzında sineğiylen.

Yukarıya kaydır