çoban kavutu

Erhan Tuzlacı’nın Türkiye’nin Yabani Besin Bitkileri ve Ot Yemekleri kitabında bitkinin verilen tek adı “brejka şıvanan”. İsmin aktarıldığı yöre; Malatya. Türkiye Bitkileri projesinde de “şıvanan otu” (Silene conoidea) olarak geçiyor. Epeyi kıvrandım ne olduğunu anlayana kadar. Kürtçe bir isim Şıvan; “çoban” anlamına geliyor. Brejka da “kavut”. Yani çoban kavutu. Kavut, buğdayın kavrulması ve öğütülmesiyle elde edilen una deniyor. Un şekerle pişirilince bir çeşit helvaya dönüşürken, sarımsak ve tereyağı katılarak da yenilebiliyor. Kavrulup öğütülen buğday, yüksek bir yerde sabaha kadar, Hızır’ın gelip el basması için bekletilir, özellikle de Hızır ayının son günü pişirilirmiş Dersim’de. Sevgili Gürkan Bektaş’ın yardımıyla kocaman bir hikâyeye dalıp hangi dala tırmanacağımı şaşırdım. Yaşasın dillerin kardeşliği.

Bitki için tarım zehri öneren sitelerde de adı “yapışkan nakıl” olarak geçiyor. Çünkü bir buğday zararlısı olarak tanınıyor. Oysa alelopatik özellikleriyle buğdayın gelişmesini teşvik ediyormuş. İki farklı kafa kâğıdı. Biri “çoban kavutu” der, tohumlar olgunlaşmadan önce meyvesini afiyetle yer, bitkiyi kollarken, diğeri “yapışkan nakıl” deyip bitkiyi kişiliksizleştirir ve gönül rahatlığıyla zehirler. Üstelik hemen her nakıl yapışkandır. Hatta öylesine yapışkandır ki başka ülkelerde de “sinek kapan” adını uygun görmüşler. Ve böcek caydırıcı olarak bilinirler.

Neredeyse buraya yerleştiğimizden beri tanışıyoruz şıvanan otuyla ama adı hiçbir şeyi çağırmıyordu. Şimdi bir kapı açıldı; çobanlar, buğday ve kavut gelip baş köşeye kuruldu. İçerisi mis gibi, kavrulmuş buğday ve kekik koktu.

Bitkiyi tanıyabilmek için çanak yaprakların (kaliks) bitki meyvedeyken epey genişlediğini ve üzerindeki damarların sayılabilecek kadar belirginleştiğini söyleyeyim. Bir de her ne kadar Türkiye’de yenildiğine dair kayıt bulamadıysam da başka birçok nakıl (Silene) türü gibi körpe yaprakları kavrularak yeniyor. Bitkinin tamamı tıbbi amaçlarla kullanılabiliyor.

Yukarıya kaydır