olsam

Bugün gökyüzüne yaklaştım. Sandalyenin üzerine çıkıp göğüne bakan bir çocuk kadar. Sedir ve ardıçların yanına bahar yeni yaklaşıyor. Bitkiler değişti, kuşlar değişti, hava değişti ama şükran duygusu hep yanımdaydı. Kaya olsam yosun tutsam mı, dedim.

Sonra kayaların üzerinde bir sümbül görüyorum. Oraya çıkamam belli ama “çıkamam” demiyorum kendime. Sumaklar ve eşek baldıranlarıyla dolu bir yamacı aşıp sümbülün kayasının dibinde bitiyorum. Bakıyorum aşağıdan güzelliğine. Bu fotoğraflar hiç yanından geçmiyor sümbülün, varsa idareten var. Hani belki bir esinti, kıpırdayan bir yeri dürtükleyecek bir diken veya ohhh, misss! Ama nerdeeee, her seferinde teğet geçmişim.

Kaya olsam sümbül mü büyütsem.

Bizim çok çiçekli sümbüllerimizin büyük büyük anası Hyacinthus orientalis. Daha çok çiçek açanı kayırmışlar her seferinde, seyrek sümbüller dağlara kalmış.

Yukarıya kaydır