Bir kanat çırpıyor kaya emceği; denize boşalan cerahat, mehdiye dönüştürülen mafyalar, mafya üreticileri, suyun başını tutmuş ağalar, bulutları bankalarında saklayanlar, nükleer santral yapıcıları dağılıyor. “Dağılın lan, dağılın lan, dağılın.” Nefes alamıyorum.
Bir kireçtaşı kayasının üzerinden bakakalıyorum dünyaya. Kaya emceğinin yanında ben. Yanımda kaya emceği. Gelen gelsin, olan olsun, eyvallah ama “doğal” demeyeceğim hiçbirine, “normal” demeyeceğim hiçbirine.
İlk anamız hem çiçek, hem arı, hem leylaydı kaya emceğiylen benim. Hepsi iliklerimizde geziyor. Tak tak… Hem kapı, hem kapıyı açandı ilk anamız.
Onun da tıpkı acı bakla gibi tozlaşınca renk değiştiren çiçekleri var. Çiçekleri beyazımsıdan, pembe veya mora, sonunda mavimsi mora veya yoğun mora dönüşüyor. Çiçekleri mavileşip morarmamış olsaydı görmeden geçebilirdim. Neredeyse kayayla bir olacaktı. Böceklere ben de nektar bitti, beyaz kapıya uğra diyen renkler iliğimdeki Leyla’yı durdurdu. Leyla’nın patikası iliğim.