Dün gece bu yörenin daha önce görmediği kadar şiddetli bir fırtına yaşadık. Ağaçlar devrildi, henüz çok genç olan yemişlerin dalları kırıldı. Elektrik ve telefon direkleri yıkıldı. Ağıl damları uçtu. Şehirde de seralar ve çatılar uçmuş.
Bir dev rüzgârı ağzında evire çevire büyütüyor olanca gücüyle üfürüyordu. Rüzgâr esmiyordu da, vuruyordu. Olduğumuza, olacağımıza hınçla. Korkudan devin omuzunda oturdum sabaha kadar. Havada uçuşan plastik sandalyelere, naylon sera örtülerine, çinko damlara ve yıkılan ağaçlara baktım. Kimileri “Allah’ın takdiri” demişler.
“ve bahçenin kalbi güneşin altında iltihaplanmakta
hafızası yeşil hatıralardan usul usul boşalmakta”
Sabah dinmeye meyleden fırtınanın izleri arasında unutmanın ülkesinde olduğunu bilmeyen kimi tohumların uyanmaya başladığını gördüm.
Gelin döndüren, Anam babam bademi (Tohumu veren kişi, çocukluğumda yediğim bademlerin tadına benziyor dedi. “Yeşil hatıraları sımsıkı tut”), bir çeşit Labada, Kağıt çiçeği, Karamuk, Armut’la Ahlat arası bir yaban yemişi gözlerini açmış, çipil çipil bakıyor dünyaya. Son tohum şenliğinde hemen hepsi isteyenlerle paylaştığım tohumlardan, eğer ekildilerse bugün yarın uyanacaklar demektir.
Ana görsel: Gelin döndüren (Crupina crupinastrum) tohumu