Kim der ki kışa girmek üzereyiz. Dünyanın kimi tohumlarına ve geç bahçeye göre daha baharın başındayız. Temmuz, Ağustos ve ta ta ta tammmm. İlk çiçek de kirli hanım. Ne güzel kirimiz.
‘Geç bahçe’ beni sevindirdi, büyüledi, kendine kattı, mest etti, heyecanlandırdı. Bir tohumun patlamasında, ilk yaprakların görünmesinde, gün geçtikçe serpilmesinde, gezinirken topraktan gelen kokuda, sabah çiğinin pantolon paçalarına değmesinde oyuncu, hınzır, ele avuca gelmeyen bir heyecan var. Bu heyecanı anlata anlata bitiremem. Elimi değdirdiğim yer bahçe oluyor. Elim sihirli bir değnek. Ta ta ta tammmm.
Bu en iyi hali elbette, bir süre sonra salyangozların yediği yaprak sayısı artacak. Beyaz melek namı diğer lahana kelebekleri uçuşmaya, yumurtalarını bırakabilmek için lahana yapraklarına konup hangisi en sağlıklı, seçmeye başladı bile. Hemen her gün bahçeye bir kirpi giriyor, boyundan büyük kabak yapraklarının altından geçip damağına uygun böcekler arıyor. Artık tohuma durup odunsulaşmış marul gövdelerine kuşlar konuyor. Taze dal kuş kadar olsun ağırlığı kaldırmıyor, ağaçlar bu yüzden var.
Bahçeye girip 12 fideyi eşelenerek söken, ektiğim kereviz, pazı, pancar, havuç tohumlarının çoğunu heba eden komşunun tavuğunda gözüm. Keçi inatçı mıymış? Gezere/yörüğe inat eden keçi olabilir, yerleşiğe inat eden tavuk oluyor. Komşunun tavuğuna kışşş diyorum. Bahçe duvarından sesleniyorum; ‘bu tavuk kimin?’ ‘Tavuk yok bizde’ diyor yan komşu, ‘bizim bahçeyi de mahvediyor.’ Herkes birbirinin tavuğuna kışşşş diyor.
Güneydoğu Asya’nın tropikal ormanlarına özgü, ağaçlarda yaşayan bir kuşken kuru pirinç tarımına sulanıp yer seviyesinde gezinmeye başlamış tavuklar. Bahçeymiş onları da tavlayan. Yine de başlarda egzotik bir kuş olarak beslenip saygı, hürmet görmüş hatta bazen sahipleriyle birlikte gömülmüşler. Şimdi neden besi çiftliklerinde, A4 kağıdı kadar bir yerde birbirlerini didikleyerek hepi topu 6 hafta yaşadıkları pek düşünülmese de. Orman tavuğundan etlik pilice haysiyetsiz, acılı bir yol katettikleri. Birlikte ettiğimiz…
Komşunun tavuğu en azından hâlâ bahçelere girip analarının yaşadığı cezbeye kapılabiliyor. Sabahın ilk ışıklarıyla cezbedeyiz ikimiz de. Sonunda kışkışlanmaktan kurtulamasa da ikimiz de biliyoruz bahçenin keramet olduğunu. Dünyayla elbirliği bahçemiz.