Burada yetişen kantaronlardan biri de çay kantaronu (Hypericum montbretii). Tıbbi kantaronda olduğu gibi bunda da binbir delik var. Yani güneşe tuttuğumuzda şeffaf bezelerini gördüğümüz tek kantaron türü, “sarı kantaron, binbirdelik otu, tıbbi kantaron” adlarıyla bildiğimiz kantaron değil. Binbir delikli olması, onun dikkat etmemiz gereken özelliklerinden sadece biri.
Şeffaf veya siyah/kahverengi bezeleri birçok kantaron türü taşıyor. Hatta bu bezelerin nerede olduğuna veya var olup olmadığına göre de tanıyabiliyoruz kimi türleri. Mesela kayanın arkadaşı mut kantaronu ne şaşırtmıştı beni. Bir tane bile bezesi yoktu göze çarpan. Böylece bazı kantaronların beze taşımayabileceğini şıp diye öğrendim. Suyun arkadaşı olur da kayaların arkadaşı, çayırların arkadaşı, çamın, sedirin, ladenin arkadaşı, olmaz mı? Bir arkadaşlar topluluğu bu gördüğümüz, tam kadro.
Diğer bitkilerde olduğu gibi çay kantaronunda da ideal özelliklere sahip bir birey gördükten sonra artık onu tanımak kolaylaşıyor. Olağanüstü bir durum olmadıkça hepsinin bir duruşu, göz kırpışı, kestirmeden söylersek; havası var çünkü. İlk önce tanıda belirtildiği gibi “en üsttekiler bazen siyah-salgılı dişçikli, en azından üsttekiler ± yoğun saydam noktalı, ağsı damarlanmalı” yapraklara sahip, gövdesi dik, mızraksı, sivri, düzenli salgılı-kirpikli, meyvedeyken yayılmış çanak yaprakları olan bir kantaron gördüm. Sonra tam olarak bu özelliklere sahip olmasa da tanıdan da uzaklaşmayan bir bireye daha rastladım. Hepi topu 2 tane. Buralar yer seçmeyen binbirdelik otuna emanet. Oysa çay kantaronu sadece kayaları, nemli veya gölgelik yerleri seviyor. 200−1750 rakımları arasında, Akdeniz, Ege, Marmara, Karadeniz ve İç Anadolu’nun büyük bir bölümünde yaşıyor.
Görsel tanıma programlarına, Google lens’e ve benzeri tüm uygulamalara rağmen bitkileri öğrenmenin neden hala gerekli olduğunu çay kantaronuna bakarken buldum. Çünkü yaptıkları yaygın hatalar bir kenara – ki bu yenilebilir veya tıbbı bitkiler söz konusu olduğunda ölümcül bile olabilir- bu uygulamaları kullanmak insana güç vermiyor. Örneğin birkaç çay kantaronu gördünüz, ona iyice baktınız ve bir kere özelliklerini belledinizse bir daha onunla karşılaşınca tek başvuru kaynağınız belleğiniz olacak, cep telefonunuz değil. Bu “bellemek” kelimesi de ne güzel. Tıpkı toprağı belleyip tohum ektiğimiz gibi içimize ekiyoruz çay kantaronunu da.
Ehh bellek de boş durmuyor ki, edindiğiniz bilgiler içinizde pişip lezzetli bir şeye, size çeşitli kokular, vitaminler veren bir şeye dönüşüyor. Yeni bir patika, bir bağlantı, bir kıvılcım oluyor. Yol oluyor, yol. Öbür türlü güç cep telefonunda, uygulamalarda. Onların melekesi, belleği genişlerken bizimkisi geride tohum bırakmadan soluyor. Bellemekle kalmayacağız çünkü, birbirimize öğreteceğiz.
Not: Rehber kitabımızda yer alan çanak yaprak ve meyve çizimleri de tanımayı oldukça kolaylaştırıyor. Son görseller çanak yaprak ve meyveyi gösteriyor. Karşılaştırırsanız aradaki benzerlikleri ve elbette diğer çanak yaprak ve meyve tipleriyle aradaki farklılıkları kolayca görebilirsiniz.