Zihin gördüğü her şeyi bir yere kaydediyor. Herhangi bir şey sizin için diğer kayıtlardan daha önemli olmaya başladığında tam o bölgede fazladan bir elektriklenme oluyor. Her bir kayıt bir diğerine el uzatmaya, bir zincir oluşturmaya başlıyor. Bu bağlantılar çoğaldıkça sorulara cevap bulmak kolaylaşıyor. Çiçekler yan yana durup koklaşıyor. Bir adres başka bir adrese gönderiyor çünkü. Çiçekten kütüphane. Sorumlu memuru da çiçekten bir kelebek. Tüylü ladenin çiçeklerini geriye çevirip birer kelebek kanadı yapın. İşte kütüphane memurumuz. Adı Buruşuk, soyadı Mor. Sevgili Buruşuk kütüphaneyi o kadar güzel idare ediyor ki. Her ihtiyacım olduğunda ilgili kaydı gözümün önüne getiriyor, adla birlikte. Ama genelde yamulmuş oluyor adlar. Örneğin bu bitkiyi “Yavru ağzı” diye hatırlıyorum. Hoş adlarından biri ama bu isimle ulaşmak daha zor ona. Bazen “nasıl bu kadar çok şey biliyorsunuz?” deyip beni utandırıyorsunuz. Bütün maharet Buruşuk’un aslında.
Çiçeklerine bir bakın, görseniz unutur musunuz has hıdrellez otunu (Hypecoum trullatum)? İhtişamından değil, küçücük ama endemik bir bitkimiz, bu yüzden ‘has’. Tüm bitkinin en haşmetli hali 25 cm. Hatta cins adı olan Hypecoum “mütevazı” anlamına geliyor. Tür adı olan trullatum ise yaprak biçiminden; ‘trullate’, mala şeklinde yapraklara verilen ad. Sadece Doğu Akdeniz’de yetişiyor. Tanıyabilmek için yaprağına, çiçeğine ve meyvesine (yani tohum kesesine) dikkatlice bakmak gerek. Geçenlerde Elmas Abla’yla karga dıdağının peşine düşmüşken tanışmıştık. Hani şu üzerine çay bahçesi yapılan tepede. Tohumunu alsam da burada yetiştiremem ancak 500 rakıma kadar çıkıyormuş. Yine de toplayıp Doğu Akdeniz’de yaşayanlara vermek gerek. Ona bahçesini açacak bir iki dost biliyorum.
Not: 19 Mart’ta fotoğraflamıştım. 11 gün sonra meyveleri olgunlaştı. Flora grubundan Riyat Gül’e türü teyit ettiği için teşekkür ederim. İlk fotoğraf Buruşuk’un, keşke kelebek halini de gösterebilsem.