Sabah hava çok güzeldi. Evin kapısını açıp şuraya doğru uzadım; leylağa konmuş kelebeklerin telaşlı uçuşuna, süsenin başında vızılyan arılara, oğul otunda pusu kurmuş çiçek örümceklerine, dip dibe bitmiş, kim olduklarını anlayabilmek için çiçeklenmelerini beklediğim gelinciklere ve neredeyse tüm bitkileri sarmış çayır köpük böceğine (Philaenus spumarius). “Hımm demek öyle”. Pek iyi değiller. Böceğin dadandığı kimi bitkilerin yeni sürgünleri sanki tepesinden kırılmış gibi boynunu eğmiş. Bahçede “bugün nasılsınız” dolanması bu.
Çok uzakta nimbus bulutları görünüyor ama hava yağacak gibi değil, o zaman bitki ziyaretine çıkmalı. Demeye kalmadan şu çiçeklenmiş kayanın başına gelmişken, o çok uzakta ki bulutlar esti, gürledi, esnedi, uzandı ve tepemizde buluştular. Önce dolu sonra yağmur yağdı. Henüz çiçeklenen ağaçlar da çiçeklerini doluya verdi. Daha iyi oldu diyoruz, nasılsa gençler, bu sene dalları ve kökleri güçlenir, hem köpük böcekleri de aktı gitti.